Gazete Vatan Logo

Piyasaların denge kurumu

Deutsche Bank’ın Genel Müdürü Selçuk Yorgancıoğlu: "Dengeler için, Deutsche Bank olarak yapabileceğimizi yaparız"

PİYASALARDAKİ OYNAKLIĞI DENGELEYEN EN BÜYÜK KURUM OLARAK GÖSTERİLEN DEUTSCHE BANK

“Türk piyasasının sağlıklı işlemesi, dengelerin bozulmaması herkesin yararına. Bunun tersini düşünecek bir oyuncu yok şu an. Ancak piyasanın iyi işlemesini engelleyecek birileri çıkarsa ne yaparız? Müdahale ederiz tabii. Dengelerin bozulmaması için yapacağımız bir şey varsa yaparız” dedi.

Deutsche Bank, Türk sermaye piyasalarında yabancı denince akla gelen ilk isim. Bono, döviz, hisse senedi, halka arzlar, Hazine’nin eurobond ihraçları gibi alanlarda en çok işlem yapan yabancı Deutsche Bank.

Hatta geçen yıl bono piyasası işlemlerinde Türk bankalarını da geçip, liderlik koltuğuna oturdu. Milyarlarca dolarlık işlem hacmi bankayı sermaye piyasalarında önemli trend belirleyicilerinden biri haline getiriyor. Tabii bu kadar etkinlik, Deutsche Bank’ı ’Türkiye piyasasında yabancı hakimiyetine’ yönelik tartışmaların da odağına oturtuyor. Bu konudaki tartışmalar uzun, ama kısa süre önce yaşanan bir olaydan somut örnek verelim: Genelkurmay açıklamasının ardından tüm piyasaların temel belirleyicisi olan dövizde yabancı fonların işlemleriyle başlayan paniği durdurmak için elini taşın altına en fazla koyan oyuncu Deutsche Bank’tı. Alman orijinli banka kurlardaki dalgalanma kontrol dışına çıkmasın diye, Genelkurmay bildirisinden sonra piyasaların açıldığı gün YTL’yi en çok savunan kurum oldu?

Piyasalardaki gelişmeleri ve bu konuda kurumun tavrını kısa süre önce Deutsche Bank Türkiye’nin Genel Müdürlük koltuğuna oturan Selçuk Yorgancıoğlu’na sorduk...

Türkiye formatı değişti
* Döviz ve bono piyasasında market maker’sınız. Son Genelkurmay açıklamasından sonra piyasalardaki dalgalanmaların önüne geçecek işlemler yaptığınızı, hatta paniği önleyecek biçimde YTL’yi savunduğunuzu gördük. Bu tavrınızın ardından yatan bir neden olmalı...
Bizce artık Türkiye gelişmekte olan piyasa formatından çıktı. Avrupa’da önemli bir yere sahip gelişmiş piyasa oldu. Dolayısıyla Türkiye’de işlerin iyi gitmesi artık herkesin çıkarına. Türkiye’de bir problem var, pozisyonumu kapatayım, çıkayım diyebilecek kimse kalmadı. Çünkü herkes vakitli girdi ve piyasanın büyümesinden faydalandı. Dolayısıyla bu piyasanın sağlıklı işlemesi, dengelerin bozulmaması herkesin yararına. Bunun tersini düşünebilecek bir oyuncu yok şu anda.

* Olması durumunda?
Onların gücü bu piyasaları bozabilecek büyüklükte değil. Bizim piyasadaki işlemlerimizin yüzde 90-95’i müşteri işlemidir. Bizim bankacı olarak görevimiz müşterimizin çıkarını, menfaatlerini korumaktır. Ufak tefek konularda kırılganlık yaşamamak ve sistemin devamını sağlamaktır. Dolayısıyla tercihimiz bu yönde olur. Sorunuza tekrar dönersek, yani piyasanın iyi işlemesini engelleyecek birileri çıkarsa ne yaparız? Müdahale ederiz tabii. Çünkü bu piyasanın iyi işlemesi bizim de çıkarımıza. Ondan önce bir profesyonel olarak bizim hakkaniyetli olmamız da çok önemli. Dolayısıyla müdahaleci değil, uyumlu piyasa oyuncusu olarak görünmeyi tercih ediyoruz. Amacımız da bu zaten.

* ABD ya da örneğin Almanya’da piyasadaki hakim oyuncular öyle her isteyen yatırımcının piyasaya gelip kurları, hisse senedi fiyatlarını ya da bono piyasasını manipüle etmesine göz yummaz. Türk bankalarında da buna benzer bir eğilim otomatik olarak oluyor. Sizin buradaki tavrınız nedir? Şunun için soruyorum bir tarafta ’yabancılar geldi piyasalarımızı ele geçirdi’, diğer tarafta da ’yabancı oyuncular piyasalardaki istikrarın artmasına yardımcı oluyor’ diye iki ayrı görüş var...
Büyük yabancıların pozisyonu yerli bankalardan farklı değil artık. Fakat Türk piyasasında biz yerli bankalar kadar kuvvetli değiliz. Bu yüzden onlarla uyum içinde hareket ediyoruz. 10 yıl önce biz de böyle değildik. Ancak artık geldiğimiz pozisyon, bu piyasanın ayrılmaz bir bütünü olarak hareket etmemizi gerektiriyor. Dolayısıyla piyasalarda aldığımız tavır büyük Türk bankalarından farklı değildir. Soğukkanlıyız ve onların peşinden gitmeye çalışırız. Dengelerin bozulmaması için yapabileceğimiz bir şey varsa yaparız. Ancak piyasalar da zaten kimsenin tek başına yönlendiremeyeceği büyüklüğe ulaştı.

Vur kaça gerek yok
* Bu tavır değişikliğini biraz daha açalım mı? Yani vur kaç yapıp kısa vadede kâr yapmak yerine neden sistemle uyumlu hale geldiniz?
Çok basit. Bugün İMKB’deki işlem hacmi Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Polonya borsalarındaki hacminin toplamının iki mislidir. Neredeyse Milano Borsası kadar. Bu ne demek, aracılık hizmetinden komisyon kazanıyorsunuz demek. Bu istikrarla olan bir durum. Yani vur kaça gerek yok. Çünkü hacimler büyüdü. Bizim piyasa oyuncuları olarak burada oynamamız gereken dalgalanmadan değil, hacimden para kazanmak. O yüzden tekrar söylüyorum; bu piyasanın olumsuz bir yola girmesi artık ne yerli ne de yabancı gerçek oyuncuların işine gelecek bir durum değil. Ama bu sürekli artıya oynayacağız anlamına gelmiyor.

Seçim dönemini sorunsuz geçeriz
* Önümüzde bir seçim var, koalisyon ihtimali de artan bir şekilde gündeme geliyor. Nasıl bir senaryonuz var ekonomiye, piyasalara ilişkin?
Benim beklentim olumlu. Seçim döneminin volatilite olmadan geçileceğini düşünüyorum. Seçimin sonucunda yeni bir olumlu trend oluşur diye bekliyorum. Bu da piyasanın beklediği faizlerdeki düşüşü de yavaş yavaş gündeme getirir. Borsa ve döviz de faizleri takip edecektir.

* Yani kriz yok...
Hayır yok.

Hiçbir Türk bankasıyla ilgilenmiyoruz
“Türkiye’nin büyüme hızından daha hızlı büyümek istiyoruz. Fazla el değmemiş konularda iş yapmak istiyoruz. Büyümeye devam edeceğimiz alanların başında sermaye piyasaları geliyor. Ayrıca bazı stratejik konularda da atılım yapacağız. Örneğin Doğan Grubu ile bir mortgage şirketi kurduk. Bu alanda büyümeyi hedefliyoruz. İzmir Limanı’yla da ilgili bir ortaklığımız söz konusu. Piyasa büyüdükçe faaliyet alanlarımız da artacak. Türk bankalarında iyi ekipman ve insan kalitesi var. Dolayısıyla yabancı bir banka olarak bu piyasaya girerken bunu aklınızda tutmanız gerekli. Bizim bir satın alma planımız yok. Adımız çok geçiyor ama bir planımız yok.”

Doğrudan sermaye girişinde de çok büyük payımız var
* Sermaye piyasalarında menkul alıp-satma dışında yaptığınız işler var. Şirket evlilikleri, danışmanlık gibi... Nedir bunlar?
Biz bunları aslında sermaye piyasalarından ayırmıyoruz. İki tip müşterimiz var. Biri yurtdışı piyasalarda çeşitli alanlarda yatırım yapmak isteyen Türk müşterilerimiz, diğeri de global portföyümüzden gelen ve Türkiye’de iş yapmak isteyen yabancılar. Türk müşterilerimiz genelde sermaye piyasası işlemlerini daha yoğun olarak yapıyor. Örneğin Doğan Holding ve Doğan Yayın Holding’in son üç yıl içinde yaptığı 5 halka arzın hepsini biz gerçekleştirdik. Sabancı Grubu’ndan çıkan üç tane, Doğuş Grubu’ndan çıkan tek büyük halka arzı biz yaptık. Aynı şekilde Vestel Grubu’ndan tek halka arzı biz yaptık. Tabii şunu söylüyorum bu halka arzların global liderliğini biz yaptık, dolayısıyla Türkiye’ye sermaye getirdik.

Türkler’e danışmanlık yapıyor
Yabancı müşterilerimizin ise ihtiyacı farklı. Onlar Türkiye’de doğru iş yapmak için kurulacak altyapı, doğru pazarlık yapmak ve doğru pazara girmek istiyorlar. Örneğin Commercial Union, Finansbank’ın sigorta bölümüne ortak olurken biz aracılık yaptık. Bosch Siemens, Profilo Holding’den buradaki Bosch Siemens’in kontrol hissesini satın alırken danışmanları bizdik. 2005 yılı sonunda Alfa Telecom Turkcell’de Çukurova Grubu ile ortak olurken yine biz vardık. Bunun dışında devam eden işlerimiz var. Örneğin dünyanın en büyük enerji şirketi EON’un Türkiye’deki elektrik özelleştirmeleri konusundaki danışmanı biziz. Bu yıl yapılan en büyük birleşme işlemini biz gerçekleştirdik. Garanti Sigorta’nın Eureko’ya satışında danışmanlığı biz yaptık. Yani sadece Türkiye piyasalarında hisse senedi, bono, döviz alım satımı yapmıyoruz. Türkiye’ye doğrudan sermaye girişinde de bir payımız var. Şu anda birçok private equity fona Türkiye’de şirket alımı konusunda danışmanlık yapıyoruz. Ayrıca yerli müşterilerimiz büyüdükçe onlara yurtdışındaki fırsatlar konusunda da hizmet veriyoruz. Örneğin Doğan Grubu, Avrupa’nın en büyük televizyon şirketi ProsiebenSat’a teklif verirken, ki 6 milyar euroluk bir işti,danışmanı ve finansörüydük.

Son krizde panik yapan yine yerli yatırımcıydı
* Cumhurbaşkanlığı krizi, Genelkurmay açıklaması, üstüne erken seçim ve bir dolu tartışma. Bunlar Türkiye’nin 1980’den sonra gördüğü en karışık süreçlerden biri. Buna rağmen yabancıların hâlâ ’Türkiye’ye güveniyoruz’ demesi yerli yatırımcılar açısından kolay sindirilebilir bir söylem değil. Yatırımcılar arasında bir görüş farkı mı var?
Yabancıların getirdiği yatırım miktarı ve piyasanın altyapısı bugün 1980-90’lara göre çok farklı. Ayrıca piyasa Genelkurmay açıklamalarını bir telkin olarak algıladı. Hükümetin de bu telkini doğru yönettiğini düşünüyorum. Yabancının da bunu böyle gördüğünü yaptığı işlemlerden anlayabiliyoruz. Örneğin açıklamanın ardından yabancıların Türkiye’den çıkardığı para çok düşük düzeydeydi. Tüm paniği yapan yerli yatırımcıydı diyebiliriz. Bizde mesela çok az bir yabancı satışı geldi ve satanın karşılığında mutlaka bir alıcı da çıktı. Sanırım artık felaket senaryolarını bırakmalıyız.

* Halkbank halka arzındaki yabancı talebi de ilginç mesajlar taşıyordu değil mi?
Evet 11 milyar dolara yakın yabancı talebi geldi. Bu da piyasanın artık kolay kırılabilir olmadığını gösteriyor. Bizim yerli yatırımcının ya da Türkiye’deki insanların da artık felaket olacak korkusunu bırakması gerekiyor.

Haberin Devamı