Güle güle Erdal Abi!

Sevmiyorum ben kasım ayını... Soğuk öylesine etrafımızı sarıyor ki, içimizi yakmak için bize acı getiriyor. Salı akşamı Aladağ’daki yurt yangını yüzünden öyle büyük bir dehşetle uykuya daldım ki, bu ülkede gördüklerimiz bir kabus olsun ve güzel bir güne uyanayım istedim. Bir gün, sadece bir gün acı olmadan uyanmak. Çok mu bu isteğim? Fakat dün sabah telefonuma gelen bir mesajla uyandım: “Erdal Tosun abimizi bir trafik kazasında kaybettik.” Gözümü açar açmaz okuduğumla şoka girdim. Şaka olmalı diye düşündüm. Erdal Tosun ya, nasıl ölebilir ki? Zaten acıya uyumuştum, o nedenle kabus görüyorum diye düşündüm. Ta ki bilgisayarımı açıp o korkunç kazayı izleyene kadar! Benim için söz bitti. Canım yanıyor, hiçbir şey yapmak istemiyorum. Gidene mi yoksa kalana mı zor diye düşünürken, sosyal medyada herkesin Rina filminden paylaştığı bir sahneyi gördüm. Erdal Abi diyor ki; “Gitmek cesaret ister ufaklık! Gideceğin yer neresi olursa olsun. Sevdiklerinle arana mesafe girince, varış yerinin bir anlamı kalmaz. Vedalaşmakta zor iştir biliyor musun? Oturursun geminin kıçına, bakarsın sevdiklerine... Gittikçe ufalırlar, ufalırlar, kaybolurlar. O zaman anlarsın işte. Vedalaşmak asıl kalana değil, gidene koyar! 100 defa söyledim sana hüzünlü değilim, mizacım böyle! Bak şarabımla beraberim. Çocukluğumdan beri hayaller kuruyorum, şarabımdan ayrılmadan hem de! Ben şarabımdan ayrılmıyorum, o da bana bunca gidene rağmen hala hayaller kurdurtmaya devam ediyor. Ne olmuş büyük adam olamadıysak, hayallerimizi satmadık ya?!” Erdal Tosun hayallerini satmadan büyük adam olmayı gösterdi bize... Güle güle Erdal Abi. Mekanın cennet olsun.

Haberin Devamı

Başımız sağ olsun!

Sözün bittiği yerdeyiz! Salı akşamı bir haberle kalbim dondu. Yandı demeye korkuyorum, çünkü 12 küçücük kız çocuğunun bedeni yanıp can vermişken benim kalbim yanamazdı. Ancak donabilirdi. Aladağ’da kız yurdunda kalan, 12 kız çocuğu yanarak öldü. Zaten aileleri o yaşta onları yurda vermişti, bir de kaçmasınlar diye yangın merdiveninin kapısı kilitlenmişti. Kaçmasınlar diye canlarından oldular. Kaçmasınlar diye yaşam hakları ellerinden alındı. Kaçmak bir yaşamdan değerli mi? Yaşamak bu kadar zor mu? Çıldırmamak elde değil! Üstelik bunca acıya rağmen ülkede tartışılan yurdun hangi cemaate mi ait olduğuydu. Artık ne önemi var ki? Yapılan hataların, ihmalkarlıkların ya da güvenlik zaafının bedelini 12 küçük kız çocuğu ödedi. Ödemekle kalmadılar, yok oldular, yandılar! Diyecek ne kaldı ki? Bundan sonra kimi suçlarlarsa suçlasınlar. Ama herkes elini vicdanına koysun. Çünkü suçlu hepimiziz. Çocuklarımıza bile sahip çıkamayan, hakkımızı aramayı bilmeyen insanlar olduk. Ne diyeyim, Türkiye başın sağ olsun! 12 güzel çocuk sizi korumayı beceremedik. Gittiğiniz yerde huzurlu olun, mekanınız cennet olsun!

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR