Davos efelenmeleri

Davos'un ünü, otuz yıldır çoğu orada yapılan 'World Economic Forum' (Dünya Ekonomi Forumu) isimli toplantıdan geliyor, isim akıllıca seçilmiş

Haberin Devamı

Davos'un ünü, otuz yıldır çoğu orada yapılan 'World Economic Forum' (Dünya Ekonomi Forumu) isimli toplantıdan geliyor, isim akıllıca seçilmiş. BM örgütlerini, Dünya Bankası, IMF gibi uluslararası kuruluşlan çağrıştırıyor. Davos toplantılarının fiyakalı imajı buradan kaynaklanıyor.Davos toplantıları, Klaus Schwabe adlı uyanık bir Alman profesörün, bazı güçlü istihbarat örgütlerinin olası desteği ile oluşturduğu, özel bir girişimdir. Medyatik değeri dışında, resmi yönü, bağlayıcılığı, ciddiyeti yoktur.

Katılım paralıdır.Kişi başına on bin doları aşan bir ödeme gereklidir. Yol ve otel masrafları katılımcıya aittir. Resmi heyet ve heyet üyesi yoktur. Yalnız konuşmacı olarak davet edilenler para ödemezler. Bunlar da toplantılara renk katmak için, ünlü kişilerden ve görevleri nedeniyle özel bilgilere sahiplerden seçilir. Davos'un ekonomiye ve tanıtıma katkısı da sanılan düzeyde değildir. Amaç, bazı ülke yetkililerinin ağzından ekonomilerine ve uluslararası politik gelişmelere ilişkin istihbarat sağlamaktır. Kimi ünlü batılı devlet adamı toplantıları çekici kılmak adına konu mankeni olarak, bazıları da belli görüşleri empoze etmek için Davos'a gelir.

Türkiye'den on beş yıldır başbakanlar, bakanlar, yüksek bürokratlar, iş adamları Klaus Schwabe'nin kesesine katkıda bulunarak Davos'a katılırlar. Katılanların nasıl ilgi odağı oldukları, vecizeleri, karlı tepelere romantik bakışları, eşlerinin erişilmez şıklıkları, manken ve yemeklerimizin güzelliği, oryantal abartılarla yerli basında yer alır. Hepsi bu!
Yalnız bu gezilerin salt boş kubbede hoş seda bıraktığı da sanılmasın! Davos'ta ağızdan çıkanlar orada kalmaz, değerlendirilmek üzere dikkatle kaydedilir.

T. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı Denktaş'ı müzakere sürecinde zayıflatan sözleri gibi... T. Erdoğan bunu sık sık yapıyor. Çok hoşlandığı anlaşılan dış gezilerde kamuoyunu aydınlatmayı pek seviyor. Belki geri plana düşmemek, belki asıl patronun kim olduğunu hatırlatmak ve egosunu tatmin için bu tavrı sergiliyor. Ancak ölçüsüz konuşmaları T. Erdoğan'ın gezilerini turistik niteliği ile bağdaşmayan konuma getiriyor. Sıkıntı veriyor. Kıbrıs'a ilişkin sözleri sade Denktaş'ı değil, Türkiye'nin dış politikasını da zora sokmadı mı? Başbakan, TBMM Başkanı, Dışişleri Bakanı güç durumda kalmadı mı? Böyle falsoları hep asker mi düzeltecek?

AKP çelişkiler içinde... Düşlediği düzen gerçekle bağdaşmıyor. Tüm icraatı 'yaz-boz'dan ibaret. İktidarın iki kutuplu yapısı ise,işleri büsbütün karıştırıyor. Türkiye Cumhuriyeti hiç bu kadar hazırlıksız, deneyimsiz, başı sonu belirsiz bir yönetim görmedi; hiç bu kadar ciddiyetsizlik görüntüsü vermedi! T. Erdoğan kendisine dışarıda gösterilen abartılı yapay ilginin gerçek nedenini ne zaman anlayacak? Yetkisiz ve sorumsuz konumda daha ne kadar Cumhurbaşkanı ve Başbakan rolü oynamayı sürdürecek? Başbakan olacaksa, yapması gereken, bilgi ve birikim boşluğunu kapatmaya çalışmaktır. Politikacıyı devlet adamı yapan kof efelenmeler değil, akıllı efendiliklerdir. Tabii AKP'nin tercihi efelen-mekse, o zaman kulağını çektirmesin; yok efendilikse, kulağı çekilecek durumlara düşmesin!!!

DİĞER YENİ YAZILAR