Asgari ücret ve emekli zamları

Hükümetin güç durumdaki emeklilerle işçilere ilk yardım soluğu vermesi yerindeydi. Ancak, önce asgari ücretin artırılması, sonra SSK ve Bağ-Kur emeklilerine seyyanen yapılan zam, IMF ile ilk baş ağrısına yol açmış görünüyor.

Haberin Devamı

Hükümetin güç durumdaki emeklilerle işçilere ilk yardım soluğu vermesi yerindeydi. Ancak, önce asgari ücretin artırılması, sonra SSK ve Bağ-Kur emeklilerine seyyanen yapılan zam, IMF ile ilk baş ağrısına yol açmış görünüyor.

Artmış haliyle yeni asgari ücret ancak net 226 milyon TL olabildi! Nefesi tükenmekte olan emeklilere, işçilere uzun vadeli analizler ve IMF sorunları anlatılabilir mi?...

Üstelik sağlanan bu gelir iyileştirmelerine karşın, dar gelirlilerin korkunç geçim sıkıntısı her zamanki ağırlığı ile sürüyorken...

Perde arkasından yansıyanlara bakılırsa, T. Erdoğan'ın talimatı ağır basmış. IMF ile T. Erdoğan arasında giderek sıkışan Hükümet şimdi telaşla yeni kaynak arıyor. Ancak böyle ortamlarda kalıplaşmış yanlışlardan kaçınılmalıdır.

Örnek verelim: İşçinin gelirini artırmak amacı ile asgari ücretten vergi alınmaması böyle bir öneridir. Sol'un sloganlaştırdığı bu görüş popüler olması nedeniyle 1991 seçimlerinde DYP tarafından bile savunulmuştu... Oysa bu, 'ezberlenmiş yanlışlardan' biridir! İş dünyasının gerçekleriyle de, vatandaşlık etiği ile de bağdaşmaz!.. Getireceği vergi kaybı da cabasıdır...

Gerçekte işçiler vergi ödemezler. Ücretlerini net olarak alırlar. Vergiyi onlar adına işveren öder. Dolayısıyla, asgari ücretten vergi alınmaması, işverenin yararınadır. Asgari ücretle çalıştırdığı işçilerin vergisinden kurtulmuş olur. Brüt-net farkının bu suretle devlete değil, çalışana ödeneceğini varsaymak ise, çok safça bir inanıştır. Böyle
bir uygulama, sadece asgari ücretle çalıştırılan sayısını kabartır. İşverenler arasında üst düzey çalışanlarını bile asgari ücretli gösterip, farkı açıktan ödeyenlerin, kıdem tazminatı yükünü düşürmek için, işçilerini işten ayırıp, bir süre sonra yeniden işe alanların varlığı bilinmiyor mu?!...


Diğer bir örnek, vergi yükünün büyük ölçüde dar ve sabit gelirlilerinin sırtında olduğuna ilişkin savdır. Devlette çalışanlar da maaşlarını net alırlar. Vergi vermezler. Hesap tekniği açısından maaşlarına vergi tahakkuk ettirilmiş gibi gösterilir. Gerçekte memurun vergisi fiktiftir, yani sanaldır! Devlet zaten kendisine dönecek olan vergileri, hesap üzerinde ödenmiş gösterir. Çünkü kendi kendisine vergi ödemesi söz konusu olamaz.

Kısacası gerçek vergiyi yalnız özel sektör şirketleri, serbest meslek ve gelir sahipleri öder.

Onun için, memur ve işçi sendikalarının talebi, salt gelirlerin artırılmasına yönelmelidir. İşçinin, memurun, emeklinin gelirini doğrudan artırmak gerek. Sorun, kaynak yetersizliğinde, daha doğrusu, bütçenin borç faizlerinin yükü ile felç edilmiş olmasın da!...

'AKP'nin Yeni Yıl Falı' yazısında açıkladığımız gibi, hükümet şimdi iki ateş arasında. Gerçek kaynaklarla dar gelirlileri rahatlatmak, öte yandan IMF e verilen sözleri tutmak zorunda. Yani her zaman olduğu gibi, bulunabilirse, ütopik olmayan yeni kaynaklar gerekli. Yalnız kamuoyuna duyurulan olası yeni kaynaklar, eski Refah Partisi hayalciliğinin AKP'ye bulaşmış olduğu kaygısını da uyandırmıyor değil!...

DİĞER YENİ YAZILAR