Marifet halkı kandırmak mı?!..

Haberin Devamı

Tartışma programlarını çoğunlukla izlemiyorum. Sinirlerimin bozulmasını engelliyorum. Ama geçen haftaki “Her Açıdan” gene ilginçti. Genç Prof. Feyzioğlu çok düzeyli açıklamalar yaptı. Anlayana hukuk dersi verdi. Ama benim için Ruhat Mengi’nin CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol’a yönelttiği soru çok önemsediğim iki gerçeği aydınlatması açısından değerliydi.

R. Mengi CHP’nin partiler yasasını neden değiştirmeye çalışmadığını sordu. Bilmediğinden değil, bildiği için sordu!.. CHP’nin bu konudaki suskunluğunun nedenini öğrenmek istedi.

Parti başkanlarının yasayı bahane ederek milletvekili adaylarını keyiflerince seçmelerinin neredeyse faşist bir inatla sakızlaştırılan demokratikleşmenin önündeki asıl ciddi engel olduğu elbette biliniyor! Sürekli halkın iradesinden söz edenlerin, halkın iradesini temsille görevli milletvekillerini parti başkanlarının uydusu konumuna getiren bu otoriter uygulamadan vazgeçmeye hiç mi hiç niyetli olmadıklarını, ayrıca dokunulmazlıklar ve seçim barajı konularına kulak tıkadıklarını bilmeyen kalmadı.

***


Düzgün yanıtı olmadığından Anadol sınavı geçemedi ama eski esnek politikacı yaklaşımıyla CHP’nin bu konuda verilmiş önergesi(!) olduğundan söz edip, önseçimle aday belirleme uygulamasını AKP iktidarı engelliyormuş havası vererek soruyu geçiştirdi! Tabii CHP Grupbaşkanvekili sıfatıyla Anadol’un verdiği yanıt gerçeği yansıtmıyor! CHP’nin TBMM’de tek başına yasa değiştirecek gücü yok. Amenna! Ama hiç değilse, samimi olunmalı. Çünkü bu konuda 22/04/1983 tarih ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nu değiştirmeye hiç gerek yok!..

Partiler yasasına bağlayıcı hükümler getirilse, (ki bu yasa 18 kez değiştirilmiştir) elbette bu değişiklik AKP’nin Anayasa’yı kendi hesabına uydurmak amacıyla getirdiği hazır çorbayı çağrıştıran anayasa paketiyle kıyaslanamayacak ölçüde demokratikleşmeye katkı sağlar! Ama partiler yasası değişmeden de CHP, hiç değilse kendisi gerçekten örgüte ve halka dayalı milletvekili önseçimini benimseyerek uygulayabilir(di)! Mani yok! Diğerlerine örnek olmakla kalmaz, ikiyüzlülüklerin örtülerinden birini çekip, gerçeği açığa çıkarmış olur(du)! Baykal öncesi CHP’de her zaman yapıldığı gibi...

***


Siyasi Partiler Kanunu, milletvekili adaylığı ile ilgili 28.03.1986 tarihinde değiştirilmiş 37’inci Madde’sinde partilerin “...adayların tespitini; serbest, eşit, gizli oy açık tasnif esasları çerçevesinde, tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan herhangi biri veya birkaçı ile yapabilirler” diyor. Yani önseçimi engellemiyor! Tersine bu değişiklikle önceden sadece önseçim öngören hüküm esnetilmiş, önseçim dışında farklı yöntemlerin uygulanmasına da olanak tanınmıştır. Böylece parti başkanları Özal’ın sunduğu bu fırsatı(!) ganimet bilerek keyiflerince aday belirlemeye demir atmışlardır. E. İnönü partiden ayrıldıktan sonra CHP de derebeyleri kulübüne katılmıştır. Oysa demokrasi, parti başkanının rotasını tek deniz feneri bellememiş AKP’li Milletvekili Mehmet Zekai Özcan gibi iradesine sahip, dik duruşlu millet temsilcilerine dayanır...

Tartışma programında sırıtan ikinci gerçekse, politikacıların halkı kandırmayı marifet saymalarıdır! Sığındıkları güvence, vatandaşın hukuk ve yasalar konusunda yeterli bilgiye sahip olmamasıdır. Haber programlarının magazinleşmesi, bilgilenmeyi körelten kandırmacalar, insanlarımızı boşuna televizyon dizileriyle avunmaya itmiyor! Politikacıların halkı kandırmaktan vazgeçmemesi, rejimin temeli oyulurken, vatandaşı figüran konumuna sokuyor.

AB’nin AKP paketine desteği durumun vahametini kanıtlıyor! R. T. Erdoğan yolundan şaşmayacağını açıkladı bile... CHP artık kimilerine hoş gelen politikasına yeni figürler aramak yerine, yargı seçeneğini değerlendirmelidir. Planı gelecek seçimlerde seçmene şirin görünmekse bile çabası nafiledir. Ayrıca zaman partiyi değil, rejimi düşünme zamanıdır!..

DİĞER YENİ YAZILAR