12 Eylül’ün gecikmiş faturası

Haberin Devamı

T. Erdoğan baştan Gül’ü Köşk’te istememişti. Uzlaşma adayı, büyük olasılıkla, Vecdi Gönül’dü. Genelkurmay Başkanı’na adayın isminin önceden fısıldandığı da sır değil... Başbakan son dakikada AKP troykasındaki baskıya direnemeyince, Gül’ün ismini telaffuz etmek zorunda kalmıştı. Ardından 367 zorlaması ve askerin muhtırasıyla siyaset gerilmişti. Anayasa Mahkemesi’nin kararı da muhtıra da etkili olamadı. Meydanlara toplanan milyonların sesi kubbede bir hoş seda olarak kaldı. AKP’nin seçim zaferinin nedeni güven veren bir seçeneğin olmamasıydı..

***


T. Erdoğan’ın seçim sonrasında da Gül’ün adaylığına sıcak baktığı söylenemez. Muhtemelen normalleşmeye dönülmesini hedeflemişti. İstanbul’daki özel görüşmesinde Genelkurmay Başkanı’na verdiği güvencelerin arkasında durmayı planlamıştı. Ama troykanın radikal ikilisi Gül ve Arınç’ın yine Başbakan’ın hesaplarını bozduğu anlaşılıyor... Gözlerden kaçan, galiba AKP içinde T. Erdoğan’ın dışardan sanıldığı ölçüde, partiye ve grubuna hakim olmadığı gerçeğidir...

Gül’ün komik resepsiyonları, Genel Sekreterlik atamasında MİT’i küçümseyerek, devlet istihbaratının güvenilirliğini sarsmaya yönelik inadı, doğu-güneydoğu gezilerinden sonra, gizlediği eşinin Kıbrıs’ta yarım porsiyon protokole katılması, içten pazarlıklı alıştırma programıdır. Sezer’in uygunsuz gördüğü atamaları onaylamasının yaratacağı eleştirilerin ötesinde, Köşk’te devletiyle davalık olmuş türbanlı eşin kaşıyacağı tepkilerin zamana yayılması düşünülmüştür.

Gezisinde Gül’ün hasretle kucaklanması (!) senaryonun parçasıdır. Devlet adamlarını yörelerinde görmek, halk için daima meraklı, eğlenceli bir atraksiyondur. Valilik, belediye ve parti desteğiyle yol kenarlarında bir birikim hemen her tanınmış isim için sağlanabilir. Vatandaş meraklıdır ama gidip gül almaz. Çiçeği parti örgütleri ve belediyeler alır, işçileri yola dizer... Halkın Gül’e bağlılığını kanıtlamak uğruna gezi iyice abartılmıştır...

***


Bu arada gündeme sokulan “anayasa değişikliği” hem yön şaşırtmak, hem çayın kuşunu çayın taşıyla vurmak amacına yönelik... AB normlarına uyum açısından birkaç değişiklik yeterliyken, yeni temel yapılanmalardan söz edilmesi, elbette kuşku uyandırıyor. Mevcut anayasanın temel maddelerinin değiştirilmesini gerektirecek bir sıkıntı ve de bunu gerçekleştirecek cesaret söz konusu değilken, taslağın kapsamlı biçimde hazırlanması taktik kurnazlık olsa gerek... Kuşkusuz, her anayasa gibi bizim anayasamızın da varolan ideolojisinin ve ana ilkelerinin değişmeyeceğini, taslağı hazırlayanlar kadar T. Erdoğan da biliyor. Maksat “türban” türü diğer bazı sinsi değişiklikleri gerçekleştirerek, hazır fırsat ele geçmişken, karşı devrimci özlemlere biraz daha yaklaşabilmek. Aynı zamanda şaşırtmacalı yaklaşımlarla yeni gerginlikler üreterek Gül’ün Çankaya’ya çıkışının alt faylardaki sarsıntılarını yatıştırmak...

Oysa ipleri elinde tutabilmek telaşıyla T. Erdoğan, içinde sessizce muhalefetin filizlendiği partisinin radikallerinin ve Köşk’ün dümen suyuna kapılmış görünüyor. Herkesten görüş isteyip, yargının, YÖK’ün, rektörlerin eleştirilerini Menderes üslubuyla yanıtlaması, “türbanı” ilk görev görmesi, çalkantıya çanak tutuyor.

***


12 Eylül yönetimi siyasi tercihini solun acımasızca tasfiyesinden yana kullanmıştı. Yanlışın faturası şimdi karşımızda... Genelkurmay Başkanı’nı amuda kalkma noktasına getiren, belki de 12 Eylül’den kalan bu faturadır... Bedeli neyse, ödenecek...

DİĞER YENİ YAZILAR