Hepsine inat!

Normal şartlarda her bireyin nasıl tercih ediyorsa öyle tavır alması gerektiğini, daha doğrusu hangi tavrı seçerse seçsin, buna saygı duyulması gerektiğini savunurdum. 2015 yılındaki bir yazıma denk geldim... Demişim ki ‘Kimsenin içinden gelmese de, dışarıda olmayı seçenleri de suçlamamak lazım!’. Şimdilerde ise bambaşka bir fikre sürükledi beni önü alınamayan olaylar...

Son ‘Reina’ olayı, yaşantımıza vurulmaya çalışan en lanetli darbelerden biri oldu malumunuz... Fakat durumu ‘Vurulmaya çalışan’ ya da ‘Vurulan’ diye betimlemek bizlerin elinde! Gerçekten kendimizi evlere kapayıp, korkutulmayı sineye mi çekeceğiz? Yoksa yılmayacağımızı gösterip, inadına sokağa mı çıkmalıyız?

Ben bu yazıyı kaleme alırken, telefonuma arkadaş grubumdan bir mesaj geldi. ‘Çocuklar birkaç restorana uyarı gelmiş, olay çıkma ihtimali var dikkat edin!’ diye. Alt metinde ‘Bugünlük oturun, gezinmeyin!’ diyor anlayacağınız. Gerçekten sıkıntılı dönemi atlatmanın yolu bu mu sizce? Adını ‘Eylem’ koydukları şerefsiz katliamları gerçekleştirenlerin, ekmeğine yağ sürmek değil mi bu?

Haberin Devamı

İnadına bugün atmalıyız kendimizi sokağa! İnadına önce Reina’ya gidilmeli ilk açılacağı zamanda... Bütçeler el verdikçe yemekler restoranlarda yenmeli... Ve hatta diskolarda dans edilmeli.

Yaralanan turistlerden biri ne güzel söylemiş ‘Ben İstanbul’u seviyorum, başıma böyle bir şey gelmiş olsa da yine geleceğim. Vazgeçmeyeceğim bu şehirden’ diye. Biz mi vazgeçelim? Asla! Aksine daha çok çıkalım dışarılara... Ne demişler; iyi insanlar da, kötüler kadar cesur olmalı ki biz kazanalım...

Yoksa üç beş beğenmediğimiz ‘Tweet’ atana da hain diyoruz, bir modacımız maksadını aştığında da... Peki esas ihanet, gündelik yaşantımızı kesintiye uğratmak için düzenlenen saldırıya boyun eğmek değil mi? Yapmayınız efendim... Korkmayınız... Mücadele ediniz... Atınız kendinizi sokaklara, mekanlara...

DİĞER YENİ YAZILAR