Eğer yüz kızartıcı, mide bulandırıcı, nefret uyandırıcı bir sebep yoksa ayrılık sonrası yakışanı yapmak diye bir şey var. Demir Demirkan’dı Sertab Erener’di farketmez. Erkeği kadını yok bunun. Sadece biraz insan olmakla alakalı;
1-Arkasından konuşmayacaksın. Ezmeyeceksin üzmeyeceksin, ortamlarda sohbet mezesi yapmayacaksın onu. Öyle kötüydü böyle berbattı şöyle salaktı demeyeceksin. Soranlara “Allah yolunu açık etsin, mutlu olsun inşallah” diyeceksin. Diyeceksin ki senin için “Boş boğaz” demesinler. Diyeceksin ki seni dinlerlerken içlerinden “Anlatıyorsun ama kimbilir sen ne haltlar yedin” cümlesini geçirmesinler.
2- Hep mi kötüydü günleriniz, hiç mi iyi gününüz olmadı. Birbiriniz için kimlerden vazgeçtiniz belki de. Belki annenizi babanınızı karşınıza aldınız. Ne emekler verdiniz birbirinize. En kötü günlerinde hep yanında o vardı. İşinle okulunla alakalı mutsuzluğunda seni nasıl da motive ediyordu. Her şey çok güzel olacak, sabret biraz deyip öpücüğü konduruveriyordu. Kimbilir belki de misyonunuzu tamamladınız artık birbirinize karşı ve koptunuz. O günleri düşün ve o günlerin hatrına hiç olmazsa sus bari.
3- Gittiyse kararına saygı duy. Kabullenmeye çalış. Telefonlar edip mesajlar çekip, evine, iş yerine gidip taciz etmeye devam etme. Şantajlar montajlar yapıp huzursuz edip canını yakmaya çalışma. Olmayınca olmuyor bazen işte. Zorlamanın alemi yok. Kararına saygı duy ve uzaklaş. Belki başka bir dünyanın kapıları açılacaktır bir süre sonra sana. Belki senin de vazgeçip gitmen gerekiyordur.
Dünya daha güzel bir yer olur sanki:
- Schengen vizesi almak için babannemizin takma dişlerinin kalıbına kadar istemeseler. Pasaportumuzu cebimize koyup dilediğimiz ülkeye gidebilsek.
- Kürk giyenleri eleştirdiğinde “sen de et yeme o zaman“ demese kimse. Ya da Kurban Bayramı‘nda ölen hayvanlara üzülenlerin instagram’ında normal zamanda dana böğrü, boğa totosu yerken çektirdikleri fotoğrafları olmasa..
- Kaldırımlara park eden dingiller engelli insanlarımızın hayatını zorlaştırmasa. Emniyet şeridini gereksizce kullananların Allah belasını verse.
- Burnundan kıl aldırmayan kimi oyuncuları sırf para için izlerken titreme nöbeti geçirten, beş para etmez sinema filmlerinin içinde izlemek zorunda kalmasak,
- Birileri öyle istiyor diye birbirimizle kutuplaşmasak, kardeş olsak ve onların nefretten nemalanmalarına izin vermesek.
- İşini iyi yapmayan ve bizi salak yerine koyan herkese gereken uyarıyı yapsak. Sessiz kalmasak. Klimayı açmayan taksiciye, zam gelecek diye sigaraları saklayan markete, bizden habersiz fatura geçiren digital tv platformuna, ekstra giydiren gsm operatörüne. Yavaş adsl şirketine.
- Hangi ideolojiden olursa olsun bir günde dönenlere, kıvır kıvır oynayanlara, gerdan kıranlara, bütün hayatı birilerine yaranmaya çalışarak geçen asalak politikacılara prim vermesek, bir daha yüzüne bakmasak, hemen dışlasak.
Neymiş tatilcilerin dönüş çilesiymiş...
- Biz o akraba bu akraba bayram ziyaretleri yapadururken sen instagram’da tatil keyfi fotoğrafları paylaşırken iyiydi.
- Biz bayramda sabahın köründe uyanıp çoluğa çocuğa kapı açarken sen orda burda kopuyorumlu check-in’ler yaparken iyiydi.
- Tatile gidemeyenlerle “ah canım yazık ya size” diye dalga geçerken iyiydi.
- Bizi burda halalar teyzeler şapur supur öperken seni orda... neyse anladın sen...
Yani kısacası kasap et derdindeydi, koyun can derdindeydi... O yüzden hiç ağlama dönüş yolunda çok trafik var diye tatilci kardeş. Keşke hiç dönmesen hatta...
