Sence de biraz hızlı gitmiyor muyuz?

Güneş ışınlarının beynimizi deldiği, klimayı anamızdan babamızdan çok sevdiğimiz, sarılmak, elele tutuşmak, yanyana uyumak gibi dokunmalı eylemlerin külfet geldiği zor günlerden geçiyoruz sevgili okuyucu. Üstüne bir de ülkede bitmek bilmeyen, her gün yenilenen, nefret dolu, şiddet eksenli sinir bozucu gelişmeler, acı olaylar yaşanıyor ve nefes almakta zorlanıyoruz. Ve hayatı o kadar hızlı yaşıyoruz ki ne mutlulukları mutluluk gibi yaşayabiliyoruz. Ne de yasları yas gibi tutabiliyoruz. Sade vatandaşından, sanatçısına, işadamından politikacısına şöyle bir durmak, bir sakinleşmek, bir kendimize gelmek ve etraflıca düşünüp öyle davranmak gereken önemli bir dönemdeyiz. Hızlı kararlarımız ve anlık tepkilerimiz birbirimizi anlamayı, dinlemeyi, birbirimizle empati yapmayı, dolayısıyla da birbirimizle uzlaşmayı engelliyor.

Hayatımızdaki her şey o kadar acele ve panikle akıyor ki, anı yaşamanın hazzını tadamıyoruz. Ve bu hızla beraber günlük hayatımızda öyle kötü alışkanlıklarımız oldu ki,

- Tanısak sevebileceğimiz insanlara vakit ayırmıyor, ona karşı ön yargılarımızla hareket ediyoruz.

Haberin Devamı

- Daha tatile giderken tatilden dönüşü düşünüyoruz ve karalar bağlıyoruz.

- Cumartesi olunca Pazar aklımıza geliyor ve hemen ardından Pazartesi kafasına girip iş güç, sendromdan sendroma koşuyoruz.

- Biriyle sevgili olmayı düşündüğümüz dönemde olası bir anlaşmazlıkta ondan nasıl ayrılacağımızı düşünüyoruz.

- Dinlerken hep bir sussa da ben konuşsam kafasındayız. Tahammül eşiğimiz yerlerde sürünüyor.

Sence de biraz hızlı gitmiyor muyuz

- Sanki Bodrum'a Çeşme'ye tatile değil de instagrama fotoğraf atmaya gitmiş gibi çoğumuz. Fotoğraf koyulmayınca bir eksiklik, bir olmamışlık hali, bir yaşanmamışlık duygusu. Oysa sen sanal mecralarda dolaşırken, maillerine bakarken hemen önünden bir yunus balığı geçiyor.

- Gece gidilen yerlerde o shot denen hızlı şeylerden içiliyor. Hep bir derhal kafam iyi olmalı paniği. Şöyle bir oturalım, konuşalım, birbirimizi anlayalım yok. Hoooop hemen yenilsin koşa koşa içilsin ve ne yaşanacaksa yaşansın gerginliği.

Oysa ki hayatı yavaşlatmak, anın tadını çıkarmak, sindire sindire, içimize sine sine yaşamak bizim elimizde. Yeter ki bunu isteyelim.

Haberin Devamı

Şimdi;

- Yalnızlıktan gebereceğine o vakit ayırmadığın, senden hoşlanan kadına ya da erkeğe bir randevu ver, adrenalin olur, ve hatta serotonin.

- Bunalıma gireceğine çık dolaş biraz, kalabalığa karış, denize bak, belki bir yunus görürsün, şaşırırsın, değişiklik olur.

- Shot bardaklarını bundan böyle mumluk olarak kullan. Arkadaşlarınla bir çilingir sofrası kur. Gül, eğlen, anla, anlat, hayatı yavaşlat.

- Ve biraz da kapat o telefonu, çantana at, ya da en azından sessize al.

Gerisini de sen düşün sevgili okuyucu, sen monte et hayatına. Ya tamam belki çok klişe olacak ama şu kesinlikle doğru ki; hep Amerikanın oyunları bunlar, hep Hollywood'un işleri. Dayadılar bize yaptıkları filmlerde o hızlı hayatı, o meşhur kahve zincirlerini, o fastfood'ları, o hızlı içkileri, kapıldık gittik biz de onlarla.

Peki var mıyız şimdi o tepedeki meşhur "Hollywood" yazısını silip yerine "Unrush Your World Bro!" (Hayatı Yavaşlat Bilader) yazmaya. Yapmadığımız, alışık olmadığımız şey değil sonuçta, teee bilmem nerdeki yunan adasının taşına "Nuri Alço Bel Fıtığı" yazabilen bir milletiz.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR