Sivas korkusu

Haberin Devamı

Olayı içinden izlemiş bir genç insanın gözünün önüne Sivas geliyorsa, Sivas’ta insanların yakılmaya kalkışılması geliyorsa bu korku gerçektir. Bu korkuyu gidermekle yükümlü olanlar da bu ülkenin yöneticiliğini yapanlardır.
Tophane’de, üç sanat galerisinin açılışına saldıranlar da genç insanlardır, ama bunlar kendilerine bir zarar vermemiş “başka” insanlara taş, sopa, şişe ve biber gazıyla saldıran genç insanlardır.

Bu saldırının kökeninde özel toplumsal, ekonomik nedenler, hatta saldırgan gençlerin psikolojisi, bunlardan birilerinin yararlanması da vardır. Bunların hepsi tartışılır, tahlil edilir. Ama ortada bir şiddet olayı vardır.

Bu şiddet olayını “bir grup fukara gencin fevri tepkisi” diye geçiştirmek asla mümkün değildir. Eğer bu yola gidilirse, o saldırıyı izleyenlerin gözünün önüne gelen Sivas katliamı da geçiştirilmiş olur.

***

Son halk oylaması dolayısıyla da, hem öncesinde hem sonrasında Türk toplumunun ana eğilimleri üzerinde çok tartışmalar yapıldı. Bu, cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış, ancak 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Erbakan’ın partisinin kazanmasıyla birlikte hızla tırmanmış bir tartışmadır. Bunun ardından Refahyol hükümetinin kurulması ve hemen ardından yaşanan 28 Şubat süreci boyunca Türk toplumunun oldukça geniş bir kesiminin korkuları hep gündemin ön sırasında yer aldı.
2002’den itibaren AKP’nin iki genel, iki yerel seçim kazanmasına rağmen, bu kesimin “özgür hayata saldırı” olacağına ilişkin kaygıları yok olmuş değildir. Son oylamada da yine milyonlarca insanın anayasaya hayır demediği, özgürlüklerine saldırı olacağı kuşkusuyla hayır oyu verdiği de bilinmektedir.

Türk toplumunun en muhafazakâr kesimleri zaman zaman, siyasal ortamı uygun bulduğu dönemlerde her türlü değişime ve bireysel özgürlüklere yönelik rahatsızlığını ortaya koyan tavırlar almıştır. Bunlar olabilir, ama önemli olan bu tepkilerin asla şiddetle ifade edilmemesi ve başkalarının özgürlüklerini kısıtlamaya, hayat tarzlarını değiştirmeye yönelik olmamasıdır.

***

Türkiye, Sivas katliamından önce Maraş’ı, Malatya’yı, Sivas’ı da yaşadı. Dini ve muhafazakâr duyguları kışkırtılmış insanların nelere yönelebileceğini gördü. Bunların kullanılmasının çok örneğini de gördü, yaşadı.
Sivas korkusunun, özgürlüklerinin tehdit altında olduğu kuşkusunun Türk toplumunun hafızasında derinlere itilebilmesi için Tophane saldırısı gibi olaylara en kararlı tepkiyi göstermek, her siyasinin, toplumu etkileyen herkesin görevidir.

Şunu da belirtmek gerekiyor: Sekiz yıllık iktidarına, halen geniş kamuoyu desteğine rağmen hâlâ halkının geniş kesiminde bu gibi korkuların neden varolduğunu anlamak ve bunları gidermek için bütün çabayı göstermek de AKP hükümetinin sorumluluğudur. Türk toplumunda, çok sözü edilen “bölünme” durumunun değişmesi de büyük ölçüde bu korku ve kaygıların giderilmesine bağlıdır.

DİĞER YENİ YAZILAR