Çözüm aramak, bulmak zorundayız

Meydanlardaki sesler ruh halimizi çok açık anlatıyor. Kimimiz “alışmayacağız” diye bağırıyoruz. Kimimiz “alışmaya mecburuz” diyoruz. İkimiz de “Ne zaman bitecek” diye soruyoruz.

Gezi ile birlikte girdiğimiz gerilim ortamı, iktidarı komplolarla düşürme operasyonları ve sonunda 15 Temmuz darbe girişimiyle zirve yaptı.

Uzun tahlillere bile gerek yok. Bu girişimlerin birinci hedefi Tayyip Erdoğan’dır. Başbakan olarak vatana ihanet suçlamasıyla tutuklamaya kalkıştılar. Cumhurbaşkanı olarak öldürmeye kalktılar.

Bunun karşılığı Türk halkının Erdoğan’a sahip çıkması oldu. Bu sahip çıkma ile Erdoğan fiilen başkan oldu, halk bunu zaten onayladı.

Erdoğan bütün badireleri ve komploları atlatırken, tabii ki siyasi ağırlığı artmış, siyaset alanı genişlemiştir.

Erdoğan teröre karşı “milli seferberlik” derken herhalde halkın direnç ve kararlılık noktasını canlı tutmasını istiyor.

Bu kararlılığın canlı olması ise, çözüm noktalarının tümüyle tıkılması ve “sonsuza kadar savaş” talebi anlamına gelmez.

Erdoğan, 1945 ve 1963 krizlerinden bu yana Rusya ile yaşanmış olan en büyük krizi de sona erdirdi. Neredeyse “en büyük düşmanımız” muamelesini yaptığımız Putin ile yeni bir diyalog dönemi başlattı.

Haberin Devamı

Bu açılımların, savaş ortamından çıkış yollarının açılmasına katkıda bulunacağı kesindir. Yakın komşularımızın hiçbirisi için, Avrupa ve Amerika dahil, Türkiye kolay feda edilir bir ülke değildir.

Avrupa Birliği, içindeki “Türkiye’nin dışlanması” taraftarlarını da susturdu, Erdoğan da “Türkiye Avrupa’nın bir parçasıdır” diye cevap verdi.

Bu zor dönemden çıkış yollarını, çözüm yollarını aramak ve bulmak zorunda olduğumuza göre, bunun gerektirdiği siyasi ittifakları da sağlamak zorundayız.

Kin ve nefretle beslenenleri, savaş severleri susturmak için “milli seferberlik” de mümkündür.

Sonuçta çözüm yollarını arayacak olan da bulmak zorunda olan da biziz. Çözümleri biz bulacağız, nefretleri aşarak, önyargıları atarak, çocuklarımızı düşünerek.

DİĞER YENİ YAZILAR