Işıkara tartışması

VATAN'ın Prof. Ahmet Mete Işıkara'nın konut reklamında yer almasıyla ilgili haberine ilişkin okur yorumları gelmeye devam ediyor...

Haberin Devamı

VATAN'ın Prof. Ahmet Mete Işıkara'nın konut reklamında yer almasıyla ilgili haberine ilişkin okur yorumları gelmeye devam ediyor.

Bu konu gerçekten önemlidir, çünkü bütünüyle çeşitli deprem riskleri altındaki bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla konuyla meslekleri gereği ilgili olanların görevleriyle ilgili tutumları çok büyük önem taşıyor.

İnşaat mühendisi Haşim Mutlu, haberin yerinde olduğu görüşünden hareket ederek Işıkara'nın uzmanlığının da tartışılması gerektiğini söylüyor.
İnşaat mühendisi Ender Şenkaya da VATAN'ın manşetten verdiği haberin yerinde olduğu görüşünde.

Bir okurumuz da başka bir açıdan yaklaşıyor ve reklam filminde "depremin şiddeti" kavramının yanlış kullanıldığını belirtiyor. Bu türlü kullanımın bir yanıltma olduğunu ve Ahmet Mete Işıkara'nın da buradaki yanıltmaya alet olduğunu belirtiyor.

İnşaat mühendisi olmadığını özellikle belirten Aziz Denli ise Işıkara'nın reklam filminde kullandığı ifadelerin yanlış olduğunu belirterek "Bir binanın kaç büyüklüğünde
depreme dayanacağı onun ihtisas alanına girmez" şeklinde bir vurgulamayı gerekli görmüş.

Bu konuda düşüncelerini belirten okurlarımızdan üçünün görüşlerini kısaca aktardık. Bu görüşler VATAN'ın haberiyle vurguladığı sorunun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Prof. Işıkara'nın yaşadığımız büyük deprem felaketleri dolayısıyla bu ciddi sorun karşısında toplumsal duyarlığın geliştirilmesini ve herkesin bilgili olmasını sağlamak yönünde önemli katkıları olmuştur. Bu sayede de Işıkara'ya yönelik ciddi bir güven ortamı oluşmuştur.

Bu güveni, belirsiz ve açık olmayan ifadelerle oluşturulmuş bir reklamda yer alarak "kullanması" kuşkusuz ciddi bir etik sorundur. Vatan'in haberi de bu durumu vurgulamış ve gazetecilik işlevini yerine getirmiştir.

Şehit haberleri
Mehmet Kolburan, geçen pazar günü VATAN'da yer alan dört şehitle ilgili haberi "küçük" bulmuş ve bunu eleştiriyor:

"Anneler Günü'nü kutlarken, sevincimi ortadan kaldıran, Vatan gazetemizin, teröristlerle yapılan çatışmalarda şehit olan erlerle ilgili haberi oldu. Adeta zoraki verildiği hissini bende yaratan, birinci sayfada çok kısa bir haber verilmesi oldu. Esefle karşılıyorum."

Gazetelerin hazırlanma süreçleri içinde sürekli bir "zamanla yarış" durumu vardır. Okurumuzun sözünü ettiği haber geç saatte gelmiş ve kısa bir şekilde verilebilmiştir. Ancak ertesi gün ilk baskılardan itibaren haber büyük başlıklarla tekrar verilmiştir.

Aynı konuyu geçen hafta Ayten Börek adlı okurumuzun uyarısı üzerine tartışmıştık. Bu okurumuz da tekrar görüş belirtirken "4 cenaze" haberinin manşetten verilmesini karşı bir örnek gibi görüyor.

Özellikle terör olaylarında aynı soru her seferinde tekrar gazetecilerin önüne gelir:

Haberi büyük vermek teröristlere mi yarar?

Terörün temel amaçlarından biri toplumda güvensizlik duygularını artırmaktır ve bunun için eylemlerin büyük yankılarla topluma ulaşmasını isterler.

Dolayısıyla gazeteci hep aynı soru karşısında kalır:

Haberi büyük vermek mi gerekir yoksa toplumda güvensizliği artırmamak için küçük vermek mi gerekir?

Bu sorunun tek bir cevabı olmadığı için de bu tartışma devam edecektir. Elbette asıl cevap, terörsüz bir hayattır.

DİĞER YENİ YAZILAR