Gazete Vatan Logo

Öcalan'ın ismimi işaret ettiğini gazetede okudum

"Kürtler demokrasi için herkesin birleşmesini istiyor. Açılımı Kürtler başlattı, bizler genişletmeliyiz. Demokratik Toplum Hareketi bana umut veriyor. Eşbaşkanlık için ismimin geçtiğini gazetede okudum. Ama kendimi hazır hissetmiyorum."

Leyla Zana ve arkadaşları bir süre önce yeni bir parti kuracaklarını açıkladılar. Partinin adı da belirlenmişti: Demokratik Toplum Hareketi (DTH). Ruşen Çakır, VATAN'da, partinin Abdullah Öcalan'ın talimatıyla kurulduğunu yazdı. Öcalan, dün DHA'nın geçtiği bir habere göre de, "yeni bir parti yaratıyoruz" sözleriyle bu iddiayı doğruladı. Adını da kendisinin koyduğu bu yeni parti için Öcalan "eşbaşkan" sistemi istemiş ve "Kürt bir erkekle Türk bir kadın" diye nitelediği iki ismin üzerinde durmuştu: Hatip Dicle ve Pınar Selek. Mısır Çarşısı'ndaki patlamayla ilgili davanın sanığı olarak yargılanan Pınar Selek ilk kez VATAN'a konuştu. Partiyle ilgili soruları yanıtladı.

* Demokratik Toplum Hareketi adıyla yeni bir parti oluşumu söz konusu. Sizce yeni bir Kürt Partisi kurulmalı mı?
Demokratik Toplum Hareketine sadece Kürtlerin değil, bu toprakların ihtiyacı var. Uzun zamandır demokratikleşme, yeniden yapılanma tartışmaları içindeyiz. Ne yazık ki bu çalışmaları AB'ye uyum amaçlı yapıyor, kendi ihtiyaçlarımız üzerinden bir mücadeleye yönelmiyoruz. Demokratik Toplum Hareketi hem programı, hem örgütlenme modeli, hem de hedeflediği toplumsal profil anlamında Türkiye'de yeni bir soluk olabilir. Bana umut veriyor.

* DEHAP'ta bir yenilenme bekleniyordu. Sizce yeni bir partinin kurulması böyle bir yenilenme isteği mi, yoksa AB sürecinde gelinen noktada bir dönüşüme mi ihtiyaç var?
Ben bu hareketi AB sürecine bağlamıyorum. Kürtlerin uzun süredir devam eden yenilenme, açılım çabaları zaten vardı. Ben, Demokratik Toplum Hareketini bu tartışmadan kopuk görmüyorum. Eskiyle hesaplaşılarak yeni bir adım atılmıştır. Bu adımı sahiplenmek gerek.

* Yeni parti için Öcalan'ın işaret verdiği isimlerden biri de sizsiniz, eşbaşkan olmak için. Bu fikri nasıl ne zaman duydunuz?
Gazetede okudum.

* Abdullah Öcalan mı işaret veriyor?
Bu konuda bir bilgim yok.

* Adınız eşbaşkanlık için geçiyor, sizce siz neden eşbaşkanlık için aday gösteriliyorsunuz?
Ben kendi ismimin sembolik bir anlamı olduğunu düşünüyorum. Türkiye'li feminist bir kadın olmam, sosyalist ve savaş karşıtı olmam bu çağrının nedenidir bence. Şimdi Kürtler demokrasi için herkesin birleşmesini istiyorlar. Açılımı Kürtler başlattı, bizlerin de bu açılımı büyütmesi gerekir. Ben kendimi eşbaşkanlık için birçok açıdan hazır hissetmiyorum. Ama barışın yeşermesi, demokratik bir siyasetin gelişmesi için azami çabayı göstereceğim.

* Yeni parti Kongra-Gel ile arasına kesin bir ayrım koyabilecek mi?
Yeni parti demokratik ve toplumsal bir hareket olacaksa toplum içindeki diğer örgütlenmeleri görmezden gelemez. Ama eğer yeni parti rolünü oynarsa o zaman barışçıl bir ortam olur ve hiçbir illegal yapı kalmaz. Herkes kendi gücünü demokratik siyaset içinde sınar.

* Türk ve Kürt halkına acılar yaşatanların kenara çekilmesi gerekiyor artık diye düşünüyor musunuz?
Ben kimsenin kenara çekilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yaşanan acılarda hepimiz pay sahibiyiz. Bundan sonraki sürece de hepimizin katılması gerekir. Ama rollerimizi zaman zaman değiştirmemiz gerek.

* DTP, HEP, DEP, HADEP, DEHAP süreci var. Siz bir 'Beyaz Türk' olarak hangi süreçte tanıştınız bu partilerle?
Ben sosyalistim. Sosyalist bir ortamda yetiştim. Bu nedenle bu ülkede yaşanan haksızlıklara dair belli bir görüşe sahiptim. Ama Türkiyeli bir çok sosyalist gibi kendi toprağıma yabancıydım. Kürt gerçekliğiyle geç buluştum. Ankara'da üniversite öğrencisiydim. Sanırım 1993 yıllarıydı. Okuldan bir arkadaşım Silopi Belediye Başkanını hastanede ziyarete gidiyordu. Bana sen de gel, dedi. Orada gördüğüm manzara beni çok etkiledi. Çok ağır işkence görmüş biriydi. DEP'lilerle orada karşılaştım. Sonra hastaneye gitmeye devam ettim. O kişi öldü. Yine okuldan bir arkadaşımın Urfa'daki köyüne gittim. Bu yolculuk hayatımda dönüm noktası oldu.

* Türkiye'nin farklı yüzüyle ilk tanışmanız...
Evet. Yaşadığım toprakta bu kadar farklı ritmi olan bir kültürün varlığına yabancı olduğumu keşfettim. Kürtler bana çok şey öğrettiler. Bu yüzden Kürt halkına borçluluk duyuyorum. Bu borcumu da onlara iyi bir kız kardeş olmaya çalışarak yerine getirmeye çalışıyorum.

* Şimdi Kürt sorunu farklı bir sürece girdi. Şiddet, terör geride kalabildi mi?
Hayır geride kalmadı. Şu an gelinen aşamada barışı geliştirmek için çok fazla imkan var. En önemlisi halklar arasında bir düşmanlık yok. Fakat sanırım savaşa, şiddete alıştık. Bu çok tehlikeli.

Cezaevinden çıktı annesini kaybetti beyin travması geçirdi
Mısır Çarşısı davasının sanığı Pınar Selek, cezaevinden çıktıktan sonra annesini kaybetti. Birçok kişi köşesine çekileceğini sandı ama o tam tersini yaptı. Aktif olarak kadın hareketi içinde yer aldı. Kürt sorununun çözümü için bir aktivist olarak çalışmaya başladı. Ancak, 2003'ün Ağustos ayında ailesi ve tiyatro oyuncusu arkadaşı Jülide Kural ile birlikte Gelibolu yolunda geçirdiği trafik kazası hayatında bambaşka bir sayfa açtı. Kazanın bedeli Pınar Selek için ağır oldu, beyin tramvası nedeniyle uzun süre kendine gelemedi. Selek aylarca kalem tutamadı, beynindeki fonksiyonların eskisi gibi olması zaman aldı. Yavaş yavaş düzeldi. Ve ilk işi cezaevinde yazmaya başladığı kitap oldu. Dünyadaki barış hareketlerini konu alan "Barışamadık" adlı kitabıyla Pınar Selek, kaza öncesine ya da "hayata" geri döndü.

Haberin Devamı