Takkeli rehber mi yetiştiriliyor?

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Ruslar hakkında söyledikleri için Rus Büyükelçisi'ne "taziyelerini" sunması iyi oldu

Haberin Devamı

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Ruslar hakkında söyledikleri için Rus Büyükelçisi'ne "taziyelerini" sunması iyi oldu. Söyledikleri nedeniyle Rus pazarı yok olacağından böyle bir taziyeye gerek vardı zaten. Hazır turizmden söz açılmışken geçtiğimiz günlerde Turist Rehberleri Birliği'nin (TUREB) yolladığı açıklamayı yayınlamak isterim. Turizme hiçbir faydası olmayacağı açık seçik belli olan Atilla Koç'un bürokratlarının turist rehberleri için neler yaptığını hep birlikte okuyalım. İşte TUREB Başkanı Şerif Yenen imzalı açıklama:

* TURİZM sektörüyle doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili herkesin çok iyi bildiği gibi biz turist rehberleri, büyük çoğunluğu üniversite mezunu olan, en az bir yabancı dil olmak üzere birkaç yabancı dili çok iyi düzeyde konuşan, Türkiye'yi adım adım tanıyan, ülkemizin turistlere nasıl tanıtılacağını en iyi bilen, son yıllarda turizmden milyarlarca dolar beklenirken, bu dolarları getiren veya harcayanlarla günler, haftalar geçirip onlarla tek tek el sıkışan turizm elçileriyiz.

Bir kaç aylık kurslar
Kültür ve Turizm Bakanlığı, ülkesel ve bölgesel içerikli 3-6 aylık kurslarla bugüne kadar toplam 14 farklı ilde 9 bini aşkın sayıda turist rehberi yetiştirmiştir. Son yıllarda, eğitim çıtasının yükseltilmesine karar verilmiş, üniversitelerde 2 ve 4 yıllık rehberlik bölümleri açılmıştır. Turizm sektörünün 2005'teki beklentisinin 20 milyon turist çekmek olduğu düşünülse bile toplam rehber sayısı, talebi karşılayacak orandadır. Üyemiz olan belgeli rehberlerin büyük çoğunluğu işsizken, birkaç aylık kurslar açıp yenilerinin yetiştirilmesine anlam veremiyoruz.

Turist rehberi belgesi vermekte yetkili tek kurum olan Bakanlık, Orman Bakanlığı'nın "alan kılavuzu" adı altında rehber yetiştirmesine karşı çıkacağı yerde, Orman Bakanlığı ile işbirliği yaparak protokol bile imzalamıştır. Aslında Bakanlığın yapması gereken şeyi, TUREB yapmak zorunda kalmış, bu uygulamalara karşı dava açmış, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı da müdahil etmiştir.

* ÇANAKKALE'de şehitliklerin ehliyetsiz kişiler tarafından hurafeler anlatılarak gezdirilmesine karşı çıkmak amacıyla bizler bu işin uzmanları tarafından yapılmasına özen gösterip, standartları yükseltmeye çalışırken Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ani bir manevrayla aralarında ilkokul mezunu bile bulunan ehliyetsiz kişilere alan kılavuzu adı altında bir sıfat kazandırılmasına destek vermeye yönelmesi ve şu an yetişmiş 9 bin rehberden ancak bini iş bulabilirken yeni rehberler yetiştirilmeye çalışılması, ister istemez akıllara şu soruyu getiriyor: "Hükümet kendi ideolojik görüşlerine uygun rehber mi yetiştirmek istiyor?"

* MESLEĞİMİZİN temel sorunları aynen devam etmekte, hiçbir çözüm getirilmemektedir. Yüzlerce turist rehberi, 21 Şubat Dünya Rehberler Günü'nde, müthiş bir irade gösterisiyle Ankara'da toplanarak mesleki sıkıntılarının dayanılmaz noktaya geldiğini vurguladılar. Bu, konunun ciddiyetinin önemli bir göstergesidir. Aynı gün atanan Kültür ve Turizm Bakanı ve ardından gelen ekibi, bundan bir ay sonra, sanki rehberlerin bu irade gösterisine cevap vermek istercesine yeni kurslar açacağını ilan etmiştir.

***

Anlıyoruz ki Atilla Koç ve arkadaşları boş durmuyorlar. Batanlıkta çalışmalar çoktan başlamış bile.

Köprü fıkrası
Vergilerin her gün artması, bunlarla ilgili Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, "Avrupa'da bu ürünler iki misli fiyata satılıyor. Bizim yaptığımız ne ki" tarzında dalga geçen açıklamaları, bu vergilere tepki vermeyip dudak bükerek geçip giden halkımızın hali bana bir fıkrayı hatırlatıyor.

Padişahın biri, koyduğu yüksek vergilere halkın hiç tepki vermemesine kızar olmuş. Vezirlerine, "Filanca yerdeki şehre gidin. Oradaki köprünün başına bir adam koyun. Geçen herkesten 1 akçe alsın." demiş. Vezirler padişahın dediğini yapmış. Şehir halkından ses seda çıkmamış. Padişah bunun üzerine kızarak, "Köprüden çıkandan da 1 akçe alınsın" demiş. Vezirler emri yerine getirmişler. Yine bir tepki gelmemiş, buna çok kızan padişah hemen emir vermiş: "Köprünün ortasına bir adam dikilsin. Geçen herkese on sopa vursun" demiş.

Emir yerine getirilmiş. Halktan yine tık yok. İyice küplere binen Padişah, tüm şehir halkını meydana toplayıp hiddetle haykırmış: "Bre mendeburlar. Hiç mi şikâyetiniz yoktur benim devletimden. Niye böyle susup durursunuz?" Kalabalıktan çıt çıkmamış. Daha da kızan Padişah: "Eğer tek bir şikâyetiniz bile yoksa hepinizin kellesini uçuracağım ona göre" demiş. Bunun üzerine biri elini kaldırmış:

* Padişahım şu bizim şehrin tek köprüsü var ya...

* Evet biliyorum o köprüyü. Yoksa geçiş parası mı çok geldi?

* Yok padişahım o değil de şu köprünün ortasında duran adam var ya...

* O adamdan mı şikâyetiniz var. İstemiyor musunuz o adamı?

* Yok padişahım. Tek bir adam olduğu için kuyruk oluyor. Birkaç adam daha koysanız da çok beklemesek.

DİĞER YENİ YAZILAR