Turizme "ağır" darbe

Göreve gelir gelmez ilk iş, 20 yıldır tatil yapmadığını açıklayan Turizm Bakanı Atilla Koç'un açıklamaları gündeme oturdu

Haberin Devamı

Göreve gelir gelmez ilk iş, 20 yıldır tatil yapmadığını açıklayan Turizm Bakanı Atilla Koç'un açıklamaları gündeme oturdu. Kendisinin bu tarz sözleriyle çok sık konuşulacağı baştan belliydi. Ancak ülkesine en çok turist gönderen ülkenin insanları için "sonradan zengin ve görgüsüz" diyen bir Turizm Bakanı kolay kolay bulunabilecek bir değer değildir.

Ben ilk olarak kendisini Star'da Cengiz Özdemir'in programında izlemiştim. Uzun tartışmalardan sonra Erkan Mumcu'nun yerine bakanlığa getirilen kişiyi merak ediyordum. İzlemeye başladıktan takriben 15 dakika sonra uyuya kaldım. Çünkü Cengiz Özdemir'in sorularına o kadar ağır ve o kadar içi geçmiş şekilde yanıt veriyordu ki Atilla Koç, bastıran uykuya dayanmak mümkün değildi.

O zaman, bu kadar ağırkanlı bir insanın çokça seyahat etmeyi ve hareketli olmayı gerektirecek Turizm Bakanlığı gibi bir göreve niye getirildiğini düşünmüştüm. Ankara'daki gazeteci arkadaşlarım, AKP içindeki Erbakan'cı milletvekillerinin girmesini engellemek için Tayyip Bey'in Atilla Koç'u bu göreve getirdiğini anlattılar. Atilla Koç, geçmişte Necmettin Erbakan'la yakın çalışmış bir isim.

En son geçtiğimiz gün yapılan AKP Grup toplantısında izledim Bakan Koç'u. Tayyip Bey kürsüde konuşurken başını arkaya atmış uyuyordu. Bir ara Başbakan celallenip bağırmaya başlayınca uyanır gibi oldu ve şöyle bir başını kaldırdı. Baktı ki kendisiyle ilgili bir durum yok, şekerlemeye devam etti. Böylesine "ağırkanlı" bir bakanla çalışma durumunda olmak acaba turizmcilere neler hissettirmiştir?

Bu arada, Atilla Koç aynı zamanda Kültür Bakanı biliyorsunuz. Allah şimdiden memleketimizdeki tüm sanatçılara kolaylık versin.

Bakan'a turizmi baltalamak için açıklama önerileri...

İngilizler için: Soğukturlar, her şeyi beğenmezler, içip olay çıkartırlar.

Hollandalılar için: Hepsi Hooijdonk'a benzemez. Sanki bizim ülkemizde lale yokmuş gibi laleleriyle çok övünürler. Bunlar da para harcamaz.

Danimarkalılar için: Peynir gibi beyaz tenleri vardır ama ülkemizden güneş kremi bile almaz cimriler. Yanlarında getirirler.

Almanlar için: Cimridirler. Çok bira içerler. Biradan alınan vergiyi tezelden artırmak gerekir önlem olarak.

İranlılar için: Keşke daha çok gelseler. Çok tercih ettiğimiz turist modelidir. Kanımız ısınır, severiz onları.

Her şey yolunda mı?
Kanallar arasında gezerken Kanaltürk'de Tuncay Özkan, Süheyl Batımı ve Kemal Yavuz'un
sohbetine takıldım. Tuncay Özkan ülkenin gidişatına dair bir ara çok sinirlenerek çok önemli şeyler anlattı. Abdullah Öcalan'ın Suriye'de oluşuna dair kanıtların Amerikalılar tarafından verildiğini ve Apo'nun yine Amerika tarafından bize teslim edildiğini, bu durum üzerine K. Irak'ta sinmiş durumda olan Talabani ve Barzani'nin yeniden hareketlendiğini, bu isimleri hazırda tutan Amerika'nın Irak'ı işgali ardından Talabani'yi başa getirmeyi en baştan beri kafasına koyduğunu, Talabani'nin Devlet Başkanı olduğu bir Irak'ın ileride Türkiye'nin başına dertler açacağını ve bu olanlar karşısında Türkiye'nin hâlâ çok kayıtsız olduğunu söyledi Tuncay Özkan.

Em. Org. Kemal Yavuz ise Org. Yaşar Büyükanıt'ın "K. Irak politikamız yok" açıklamaları hatırlatırken, "Bu açıklamaları yapan mahalle bakkalı Mehmet Efendi değil. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kara Kuvvetleri Komutanıdır" dedi. Bunun üzerine Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve bazı çevrelerin Büyükanıt Paşa'yı nasıl eleştirdiğini hatırlayın.

Bir de şu an Irak Devlet Başkanı'nın kim olduğuna bakın. Siz hâlâ geleceğimizle ilgili kaygılanmamaya devam mı ediyorsunuz?

Dava adamı
Bahar, depresyon aylarıdır. Depresyon kimisinde sıkıntı, kimisinde bulantı kimisinde ise karın ağrısı şeklinde ortaya çıkar. Belli ki bahara geçiş Başbakanımız'da da iyi etki yaratmamış. Bu depresif durum kendisinde "dava açma" olarak baş gösteriyor.

Başbakan kendisiyle ilgili konuşan, çizen, düşünen herkese dava açıyor. Musa Kart için, "Ben kediye benzetilmeye kızmadım. İmam hatip olayına dolanmış olan kediye benzetilmeye kızdım" diyor. En son Erkan Mumcu'ya 100 bin YTL'lik dava açmış. Gerekçe Deniz Baykal'la pazarlık ettiğini söylemiş olması. Tazminat olarak giderek artan rakamlar istemesi Başbakan'ın ileride kendisine sorulabilecek "Servetini nereden buldun?" sorularına önlem aldığını düşündürüyor.

Ama bu dava açma histerisiyle ilgili en güzel açıklamayı dün sabah Alem FM'de bir dinleyicim yaptı: "Tayyip Erdoğan bu göreve gelirken ben dava adamıyım dememiş miydi? İşte şimdi bir dava adamı olduğunu gösteriyor."

Vatandaş haklı.

DİĞER YENİ YAZILAR