Zalimlerin gözyaşı

Bir insan acı duyabiliyorsa canlıdır. Bir insan başkasının acısını duyabiliyorsa insandır” demiş Tolstoy…

‘Acı’ ve ‘insan olmak’ ne kadar iç içe geçmiş iki kavram ve gittikçe yakın ilişkilerini daha iyi farketmekteyiz. Sadece canlı olmakla insan olmak arasındaki fark öylesine açılıyor ki; korkarım dünya insanlığını kaybetmeye doğru gidiyor.

İnsan bedenindeki bütün canlılar ‘insan’ kabul edildiğinden ‘İnsanlık tarihi’ diye bir kavram oluşmuş. Halbuki bu kavramı insanlık dışı karakterleriyle kana bulayanlar o kadar çok ki. Çektirdikleri zulümler sadece insanlık dışı değil, herhangi bir başka canlının da yaşam şeklinin ve karakterinin uzağında bu insan denilen canlıların. Tarih boyunca çok can yakanlar olmuş, onlardan daha çok da canı yananlar… Çünkü kimi zalimin cürmu tek kişiyi değil, kitleleri hedef almış.

Kötünün neden kötü, zalimin neden zalim olduğunu bilemiyoruz. Sadece hayatına, geçmişine, etkilendiklerine bakıp tahmin yürütebiliyoruz. Ama kesin olan bir şey var ki; o da zalim kişinin yaptığı zulümden büyük bir haz aldığı. Hikayeleri tarihe mal olmuş kimi zalimlerin; verdikleri acıdan, uyguladıkları işkenceden ve ölüm seyretmekten nasıl eksite olduklarını ve başkalarının ızdırabını, katledilişini seyrederken cinsel haz ve doyuma ulaştıklarını biliyoruz. Bunların kimi; zulümlerine bahane olarak kendilerine göre bir sebep bulup ya da yaratıp paravan kurmuşlar. Kimi ise bu kamuflaja dahi gerek görmeden, sadece ve sadece zulmün vereceği zevk için zulmetmişler. Kimi; yakınlarını, kanından, sülbünden olanları sevgiye, ihtimama boğarken düşman, yabancı gördüğü veya zavallı bulduğu, tiksindiği başkaları için en akla gelmez işkenceleri, ölümleri uygulayabilmişler. Kimi ise; tebası- ailesi- düşmanı arasında hiç fark gözetmeksizin hepsi için aynı derecede vahşi olmuş.

Haberin Devamı

Nazi Almanya’sında Yahudi soykırımını planlamış, bizzat uygulamış veya emrini vermiş nice Gestapo’nun hayatı ile ilgili belgeselleri izlediğimizde, malikanesinde karısına o kadar sevgi dolu, çocuklarına karşı o kadar babacan, şefkatli ve oyuncu bir babanın Musevi çocuklarını büyüklerle birlikte, ayrım yapmaksızın, nasıl laboratuvar deneği olarak kullandığını, nasıl gaz odalarına, fırınlara gönderdiğini görüyoruz. Bu adamların kendilerine göre iç rahatlatıcı sebepleri ise o çocukların ‘diğerlerinin’; yani topluma zararlı, yaşaması gereksiz olarak inandığı Yahudilerin çocukları olması.

Haberin Devamı

Bu sadece bir örnek. Geçmişte benzerleri çok olduğu gibi bugün de hala daha dünyanın çok yerinde zalimler minicik çocukları düşman ilan edip canlarını yakıyor, hayatlarını sonlandırıyorlar. Çünkü o çocukların büyüdükleri zaman potansiyel bir düşman olacağını düşünüyorlar. Ailelerinin, kavimlerinin uğradığı zulmü hatırlayıp intikam alacaklarından korkuluyor çünkü.

Zalim karakterini incelediğim zaman bana en tuhaf gelen tarafları: Acımasızca ve zevk dolu bir heyecanla katliamları, savaşları, cinayetleri planlayan veya şahsen, ya da daha üst düzeylerde ise emirle birilerine azmettirerek can yakan bu insanların duygulanarak ağlayabilmeleri. Bu bile zalimlerin kafa yapısındaki kaosu göstermesi açısından çok enteresan geliyor bana.

Haberin Devamı

Eski Roma’nın korkunç Caligula’sı bahçesinde solan bir zambağa ağlayarak ağıt yakmış. Neron, mum ışığına düşüp yanan bir pervane için gözyaşı dökmüş. Stalin yediği elmanın içindeki kurtçuğu ısırdığı için derin bir hüzne kapılmış. Hitler, Himmler’den aldığı zehri önce köpeği üzerinde denedikten sonra ölümünü seyredip Eva’nın kucağında deliler gibi ağlamış.

Yıllar, yıllar önce bunları okuduğumdan beri genel hayatında insancıl, barışçıl ve namuslu olmayan insanlar gözyaşı döktüğü zaman, çok kişinin düşündüğü gibi; o kişinin yüreğinin yufkalaştığını, insancıl ve duygulu olduğunu falan düşünmem, hep “Ardında ne hesap var acaba? Şu an kafasında ne tilkiler dolaşıyor?” derim. Özellikle kişi politikacı ise. M.Ö. 85-43 arasında yaşayan Publilius Syrus “Hazır gözyaşları acının değil, ihanetin bedelidir” demiş.

Bizim siyaset tarihimiz de, insanlık tarihinde olduğu kadar olmasa da, bazen kendi boyumuza göre zalimler, kendi halkımızı uyutacak kadar gözyaşı göstermiştir, göstermeye devam ediyor. Ama ben bu gözyaşlarında hep Publilius Syrus’un bahsettiği gibi; acı, ızdırap, şefkat, duygusallık falan görmem ve ardında ne ihanet var diye merak etmeye devam ederim.

Haberin Devamı

Bu meyanda gerçekten bir derdi, acısı, hasreti, kederi olup da ağlayanlar için ise Aldous Huxley’nin şu sözünü paylaşıp teselli vermek isterim:

“Dertlerini gözyaşlarında boğmak isteyenlere dertlerin yüzme bildiğini söyle.”

Hepinize zalimlerden, dertlerden, acılardan ırak bir hayat diliyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR