Dört Türk şehidi ve bir Arap Kralı

Öldüğünde doksan yaşındaydı. Şahsi serveti, 32 milyar TL. ile dünyanın en zengin devlet adamları listesinde dördüncü sıradaydı. Kendi ismine kuracağı şehir için 27 milyar dolar harcamayı gözden çıkarmıştı. Bir eli yağda, bir eli baldaydı. O Suud Kralı Abdullah’tı. Öldüğünde, Türkiye’mizde resmi yas ilân edildi, bayraklar indi.

Kurmay Binbaşı Salih Sezer, Yüzbaşı Onur Özkaya, Üsteğmen Salih Atalay, Üsteğmen Zeynel Özbahçeci... Onlar da Türk Hava Kuvvetleri’nin dört yağız fidanıydı. Şehir kuracak bütçeyi bırakın, zenginlikle uzaktan, yakından ilgileri yoktu. Ne yapsalar sade ve mütevazi olmaktan öteye gidemeyecek bir hayatları vardı. Belki en fazla bir yuva kurmak olabilirdi hayâlleri bir sevdikleriyle, doğacak çocuklarını iyi okutmak olabilirdi. Uzun, meşakkatli tahsilleri, zor, tehlikeli bir meslekleri vardı. Keşif uçuşunda yere çakıldı uçakları. Yas falan ilân edilmedi. Televizyon haberlerinin çoğunda alt yazıyla geçti acı haber. “Vursun sazlar, oynasın kızlar!” devam etti ekranlarda...

Haberin Devamı

Dört Türk şehidi ve bir Arap Kralı

Ölüm göklerdedir!

2 RF-4 E Fantom keşif uçaklarında ilk kaybımız değil bu dört fidan. Otuzbeş yılda on iki uçak düşmüş, on iki pilotumuz şehit olmuş. Hava kuvvetlerinin envanterinde bu uçaklardan halen daha on üç adet bulunmaktaymış. Kâğıt üzerinde belirtilen miatları dolana kadar da kullanılacaklar anlaşılan. Tahmin ederim ki; ben şu anda bu satırları yazarken, bu ‘uçan şer’leri uçurmak görevi verilmiş havacı pilotlarımız vardır göklerimizde.

Kazayla ilgili araştırma, soruşturma bitince, vatan topraklarını, milletini korumak için eğitilmiş yiğitlerimize barış zamanında tabut olan bu uçaklar ‘suçsuz’ bulunacaktır büyük bir ihtimâl. Batı ülkelerinin hizmetten çıkardığı uçakları almanın hangi ekonomiye hizmet ettiğini anlamam mümkün değil. Bu havacılarımız kolay mı yetişiyorlar? Ucuz mu yetişiyorlar? Mesleki değerlerinin yanı sıra insan olarak bizim için hiç mi değerleri yok? Bir tarafta “İstikbâl göklerdedir.” diyen Atatürk, diğer tarafta ‘Ölüm göklerdedir.’ denmese bile o mesajı veren bir zihniyet... ve bütün bunların üstüne de milletimizi bu acıyı paylaşmaya, yas tutmaya davet etmek inceliğini dahi gösteremeyen bir basiretsizlik.

Haberin Devamı

Ben bekledim, inatla bekledim, pilotlarımızın şehit olmasının üzerinden gün geçti, hâlâ bekliyorum, hani olur a bir vicdanlı, bir kadirşinas, bir sorumlu, bir vatansever çıkar da; “Geç kaldık ama unutmadık. Yas ilân ediyoruz. “ der. Haydi askerimizi saymıyorlar, sevmiyorlar, bari onların yüreği yanan ailelerine, ateşin düştüğü evlere bir dayanışma, bir sevgi tesellisi getirsinler.

Ben yastayım

Ama artık umudum tükendi bu konularda. Sapık katilinin adım adım cinayeti, üç kişi sırayla nasıl tecavüz ettiklerini, ellerini nasıl kestiklerini anlattığı talihsiz Özgecan’ın otopsi raporunda tecavüze rastlanmadığı yazarsa, Ege Üniversite’sinde bıçaklanan Fırat Çakıroğlu’nun kayıtları gizleniyorsa, polisin, kartopu oynarken bıçaklanıp öldürülen gazeteci Nuh Köklü’nün cinayetini kaydeden öğrencilerin telefonlarını toplayıp, kayıtları temizleyip geri verdiğini duymuşsam, bu meşum uçak kazasının açıklamasında da dört havacı fidanımız hatalı bulunabilir. Vay gidene, vah gidene... vah benim memleketime...

Haberin Devamı

Herkesi bilmem, ben yastayım... İstikbâli bulacakları göklerde ölümü bulan pilotlarımızın yasını tutuyorum. Onların bulutların arasında kaybolup giden yarım kalmış hayatlarının, tükenmiş hayâllerinin yasını yaşıyorum. Mezuniyetlerinde, anne, babalarının nasıl iftiharla, nasıl gururla onları izlemiş olduklarını ve şimdi yalnız kaldıkları acılarında nasıl ihanete uğramış gibi hissettiklerini düşünüyorum.

İşte, herkes birilerinin yasını tutuyor... Kimi Arap kralının, kimi askerinin, öğrencisinin, gazetecisinin... Ben ikinci kategorideyim. Ne olsa, Kral Abdullah’ın yasını tutmamıştım zaten.

Ülkemin, ordumuzun, duyarlı insanımızın başı sağolsun...

DİĞER YENİ YAZILAR