Alpaslan Türkeş, devletin kasasını soymuş muydu?

Rahmetli sağ olsaydı da; "27 Mayıs askeri darbesini yaptıktan sonra görevinizi kötüye kullanarak Başbakanlığın örtülü ödenek kasasını soydunuz mu? Sizin Almanya ve İngiltere'deki bankalarda ortaya çıkan hesaplarınızdaki paralardan bir bölümü de örtülü ödenek kasasından sarı zarf içinde aldığınız paralar mıdır?" diye ona sorsaydım

Haberin Devamı

Rahmetli sağ olsaydı da; "27 Mayıs askeri darbesini yaptıktan sonra görevinizi kötüye kullanarak Başbakanlığın örtülü ödenek kasasını soydunuz mu? Sizin Almanya ve İngiltere'deki bankalarda ortaya çıkan hesaplarınızdaki paralardan bir bölümü de örtülü ödenek kasasından sarı zarf içinde aldığınız paralar mıdır?" diye ona sorsaydım.

Cevaplar alsaydım.

Yazsaydım.

Rahmetli oldu.

Yazmayacak mıyız?

Eğer ortada soyulmuş bir devlet kasası varsa yazmak ve bu olayın da derinine gidecek adalet sistemlerini harekete geçirmek gerekir. Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, "Yassıada Zabıtları-1 Örtülü Ödenek Davası" adlı bir kitap yazdı. KİTAPEVİ yayınları da bu kitabı bastı.

Kitap yeni çıktı.

***

Kitaptan aktarıyorum.

Aynen şöyle yazıyor:

"Yine dava seyrinde satır aralarında ısrarla söylenen, ancak üzerinde bugüne kadar durulmamış bir husus da, darbeciler kadrosunda bulunan Alpaslan Türkeş'in darbenin hemen ertesinde, 27 veya 29 mayıs günü, Ankara'da Harp Okulu'na gelerek Müsteşar Ahmet Salih Korur'dan Başvekalet kasasının şifresini temin ettiği ve kasada bulunan yüklü miktarda bir paranın-270 bin dolar ve 250 bin Türk Lirası- yok olduğudur. Başvekalet'teki kasalar, daha sonraki günlerde, haziran ayı içinde, heyet huzurunda kırılarak açılmış, fakat içinde Müsteşar Ahmet Salih Korur'un sözünü ettiği para bulunamamıştır. Türkeş'in Ahmet Salih Korur'u tokatlayarak şifreyi temin ettiğini Korur, yine o sırada Harbiye'de tutuklu bulunan Ahmet İhsan Gürsoy'a anlatmıştır. Şifreyi Türkeş'e vermek istemeyen Korur, şifreyi ezberden hatırlamadığını ancak el alışkanlığıyla açabileceğini söylemiş, Başvekalete birlikte gitmeyi teklif etmiştir. Maksat, kasa açılırken başında bulunabilmektir. Darbenin ilk gününden itibaren Başvekalet Müsteşarlığı'nı üstlenen Türkeş'in Başvekaleti işgal ettiği herkesin malumudur ve kayıtlarla sabittir..."

***

Evet!

Herkesin malumudur.

Ve kayıtlarla sabittir.

Yassıada mahkeme kayıtlarına girerek bu kitabı yazan Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, öyle sıradan, şöhret peşinde koşan, sansasyoncu bir insan değildir. Kendisi Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında Kurtuluş Savaşı'na katılmış ve Cumhuriyet kurulunca da önce Başbakan, sonra da Türkiye Cumhuriyeti'ne Cumhurbaşkanı olmuş Celal Bayar'ın torunudur. Türkeş kasanın şifresini beni tokatlayarak aldı ve kasanın içinde 270 bin dolar ile 250 bin Türk Lirası (o yılarda bir dolar 9 liradır) bir sarı zarf içinde duruyordu diyen Ahmet Salih Korur da öyle sıradan cız-boz biri değildir. MİT'in de başkanlığını yapmış biridir. Öte yandan merhum Alpaslan Türkeş'in, sağlığında gizleyip mal beyanında göstermediği ancak öldükten sonra İngiliz ve Alman bankalarında 575 bin Alman Markı, 846 bin Amerikan Doları, 549 bin İngiliz Sterlini olduğu ortaya çıktı.

Şimdi dikkat isterim.

Soru şudur.

Sormak isterim:

Bu kadar parayı Türkeş'in öldüğünün birinci ayında İngiliz bankasından sahte evrakla çeken Ayzıt Türkeş ve Umay Türkeş (Günay) ve onları dava eden öbür kızı Ayyüce Türkeş'in paylaşmaya çalıştığı "575 bin Mark, 846 bin Dolar, 549 bin İngiliz Sterlini" içinde devlet kasasından soyulanlar da var mıydı?

Yoksa, "örtülü ödenekten alınan halkın paraları" ne oldu? Varsa, ne olacak şimdi?

Kızlar parayı yiyecek.

Olay da kapanacak.

Öyle mi?

Adalet böyle mi?

DİĞER YENİ YAZILAR