Sayın Savcım! Umutluyuz!

Ahlaksız ilaç şirketi, ahlaksız doktor, ahlaksız ecza deposu, ahlaksız devlet hastanesi yöneticisi bir araya gelip "Devleti hastanesinden, SSK'sından, böbrek hastalığına düşen vatandaşından, kansere yakalanan yurttaşından, nezle-grip olan gencinden, kızamık olan bebesinden soyuyor" soğana çeviriyordu

Haberin Devamı

Ahlaksız ilaç şirketi, ahlaksız doktor, ahlaksız ecza deposu, ahlaksız devlet hastanesi yöneticisi bir araya gelip "Devleti hastanesinden, SSK'sından, böbrek hastalığına düşen vatandaşından, kansere yakalanan yurttaşından, nezle-grip olan gencinden, kızamık olan bebesinden soyuyor" soğana çeviriyordu.

Bir yapı kurulmuştu.
Soyguna açık yapı...

Türkiye'de kullanılan ilacın (3 katrilyon lira... Yaklaşık 2 milyar dolar) yüzde 90'inin alıcısı devletti. İlaç şirketlerinden "ilaç alını ihale sistemi" de "devlet malı deniz yemeyen domuz..." ahlaksızlığına açık kapı bırakıyordu. Ve Roche Şirketi'nin yetkili dağıtımcısı Beşer Ecza deposuna normal kârı da içinde 83 milyon liraya sattığı ilaç, devletin Başkent Hastanesi'ne 173 milyon liradan ve devletin SSK Hastanesi'ne de 230 milyon liradan sokuluyordu.

Soygun tavana vurmuştu.
Sürekli yaşanıyordu.
Yıllardır yapılıyordu.

VATAN muhabiri Emine Algan'ın yaptığı "soygunun belgesini bulup" haberi yazmak, VATAN Gazetesi'nin yaptığı da "bu soygun belgesini korkmadan" yayınlamaktı.

***
6 ay geçti! Sonuç ne oldu! Ben sonucun peşindeyim.

Yani bizler "soygun var..." diye haberler yazmakla, "birbirimize gazetecilik ödülleri vermekle" kalacağız fakat Roche şirketinin SSK hastanesinden fazladan aldığı 11 trilyon lira tahsil edilip "devlet kasasına" geri dönmeyecek. Roche Şirketi'nin Türkiye kolunun Genel Müdürü Faruk Yöneyman, yardımcıları ve işbirliği yaptığı ecza depoları, 83 milyon liralık ilacı 230 milyon liraya alan SSK Hastanesi'nin Satın Alma Müdürü "hesap vermeden... Hakim önüne çıkıp aklanmadan..." toplum içinde gezmeye devam edecekler.

Siz okurlar da...
Bunu seyredeceksiniz.
Biz de bunu izleyeceğiz.
Bazı çok rahat tipler de;

"Burası Türkiye abiciğim... Türkiye'de çalınan para cepte... Yapılan soygun kasada... Soyulan devlet kör karanlıkta kalır... Böyle gelmiş böyle gider..." diye nutuk atıp, yazı yazıp, söyleşi gerçekleştirip rahatlama avunması yapacaklar. Öyle mi?

***

Ben yokum!

"Burası Türkiye abiciğim..." türü boşalıp rahatlama avunmasından yana değilim. Siz de olmayın. Cepheleri açalım; "Sayın Savcı; Roche Şirketi kanser ilacı soygunculuğu yapmıştı... Belgelenip yayınlanmıştı... Altı ay geçti sen ne yaptın?" diye soralım.

Ben umutluyum.
Savcımıza güvenmeliyiz.

Çünkü bütün savcılar bilirler ki; "suçlu hüküm giymezse adalet hapse girer" ve devlet soygunu da devam eder.

İnanıyorum.

Savcı çok sağlam bir belge düzeni ve hassas süzgeçlerden geçirilmiş delillerle çıkacaktır adaletin kürsüsüne... 83 milyon liralık ilacın SSK'ya 230 milyon liraya satılmasını "ihale düzeninin kaçınılmaz sonucu" diye kapatılmak istenmesine göz yummayacak ve hukukun üstünlüğüne inanıldığı bütün Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de mutlaka sonuca gidilecektir.

Yani gidilmelidir.

***

Görmeliyiz.
Çete mi oluşturuldu?
Tekel mi kuruldu?
Rekabetin başı mı vuruldu?
İhale yasası mı delindi?
İş ahlakına mı kıyıldı?
Etik değerler mi çürüdü?
Anlamalıyız.

Başta "Eczacılar Odaları.... Tabib Odaları... Başbakanlık Denetleme Kurulu... Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müfettişleri... Rekabet Kurulu... TÜSİAD'lar, MÜSİAD'lar, Yabancı Sermaye Derneği... Etik Değerler Kurulu..." olmak üzere tüm ilgili kurumlar projektörlerini; "Roche Şirketi, kanser soygunculuğu yapmıştı" konusu üstüne çevirmeleri gerekir.

83 milyon liralık ilaç!
230 milyona köklendi.

Bunun neresi "serbest piyasa ekonomisine uyar.... Serbest rekabete sığar... Adalete, vicdana, hukuka dayanır... Neresi etik değerlere bağlanır..."

Savcım!
Seni bekliyoruz.
Umutluyuz!

DİĞER YENİ YAZILAR