Şehit anneleri!

Haberin Devamı

Bebek katili ve 40 bin sivilin ölümünden sorumlu PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın yazdığı yol haritasının bu hafta açıklanacağı söyleniyor.

Hiç kimse kıvırmasın.

Eğmesin, bükmesin.

Kimse Öcalan’ın tercümanlığına soyunmasın; “bütün TV kanallarını izletmiyorlar, açılımcı gazetecilerin yazılarını okutmuyorlar, bu yüzden Apo, parazitli konuşuyor, aslında demek istediği barış olsun, kan akmasın, analar ağlamasın, memleket bölünmesindir” diye yazarak kimse kimseyi aptal yerine koymasın.

Öcalan daha dürüst.

Hedefini saklamıyor.

25 yıl önce Eruh’ta Türk Ordusu’nun askerlerine ilk kurşunu sıktırdığı gün ne dediyse bugün de aynısını söylüyor. Basına sızdırıldı; defterler dolusu yazıyormuş ve istediklerini sıralıyormuş:

Tek vatan istemiyor.

İki vatan istiyor.

İki bayrak istiyor.

İki ordu istiyor.

İki dil istiyor.

İki milli takım istiyor.

İki futbol ligi istiyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin PKK’dan ve Abdullah Öcalan’dan özür dilemesini ve İmralı’dan salıverilerek Diyarbakır’a ABD ve AB büyükelçilerinin gözetiminde devlet töreni ile uğurlanmasını istiyor.

Öcalan, ABD’deki Fethullah Gülen’e şirinlik çağrıları yapıyor. Buna niçin ihtiyaç duyuyor?

İki sesten ezan istiyor.

İki sesten Kur’an istiyor.

İki sesten dua da istiyor.

Öcalan daha kişilikli!

Ne istediğini söylüyor.

İçinde ne olduğunu bilmeden “açılım amigoluğuna” soyunan gazeteci yazarlardan, sendika liderlerinden, CHP’ye lider olmayı hayal etmiş, başaramamış, önemli adam olma arzuları kursaklarında kalmışlardan, eski kaşarlaşmış darbesever solcu yeni liberal ve taze açılımcılardan daha tutarlı.

Açılımı kim istedi?

Niçin şimdi istedi?

Abdullah Öcalan, bunu saklamıyor; “Açılımı ABD istedi, PKK’nın dağdan inmesini şimdi o planlıyor” anlamına gelecek açıklamalar yapıyor.

Öcalan, ABD’yi tanıyor.

Hatırlayın!

ABD’den Türkiye’ye teklif gelmişti: “Size istihbarat verelim Kuzey Irak’a girin, PKK kamplarını vurun” demişlerdi.

İstihbarat verildi.

Girildi, vuruldu.

Ve tamamen bitirmeye “havadan bombalamanın ardı sıra sıcak takibe geçmeye ve kara birlikleriyle de köküne kadar temizlemeye” hedeflenildiği anda ABD’nin bakanı Avustralya’da bir gezideydi. Avustralya’dan seslendi:

Türk Ordusu ateşi kessin.

Irak’tan çıksın.

Türkiye’nin Genelkurmay Başkanı (Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tı) anlamazlıktan, duymazlıktan geldi ve “Biz ne zaman istersek Kuzey Irak’tan o zaman çıkarız, çıkışımız bir ay da sürebilir... Bir senede de...” diye demeçler verdi. Fakat ABD’li bakan; “Anlamıyorlar galiba; Kuzey Irak’tan çıkın diyorum” diye tekrarladı.

Ordu Irak’tan çıktı.

Ve çıkışı dünyaya ilk önce Türkiye Hükümeti ve Genelkurmayı değil ABD televizyonları duyurdu. PKK’ya ağır silahlar, omuzdan atılan ileri teknoloji füzeler, çifte düzenekli uzaktan kumandalı patlayıcılar veren ve özel güvenlik şirketleri aracılığıyla militanlarını birer ölüm makinesi haline getirmek üzere eğitenler, önce izin verdiler, sonra “Türk ordusu ateşi kessin, Irak’tan çıksın...” diye tehdit savurdular.

Ordu da çıktı.

O orgeneral emekli oldu.

Altına 1 trilyonluk Audi verdiler.

PKK ise bitmedi, bitirilemedi.

Öcalan bunları unutmuyor.

O, ABD’yi tanıyor. Biliyor.

Bizim eski solcu, yeni liberal, taze demokrat (!) yazarlar; “ABD’nin dümen suyunda açılım yaparken dikkatli olunmasını” dile getirenlere ise “Kaba Amerikan karşıtlığı yapıyorsun” damgası vuruyor. Derin acılarını, kına sığmaz öfkelerini yüreklerine gömmüş şehit anneleri, Ankara’da iktidar partisinin genel merkez plazasının kapısına kara çelenk koyuyorlar.

Kara çelenk ne çok şey anlatıyor.

Anlayana!

DİĞER YENİ YAZILAR