Demirtaş Ceyhun ağabeyimizdi!

Haberin Devamı

Öykü yazardı, roman yazardı, gezi yazardı, parti bildirisi yazardı, darbeler olur, çoğunlukla solcuları hapse atarlar, işkenceden geçirirler, Aziz Nesin ile bir olur, darbeci general Kenan Evren’e verilmek üzere “Aydınlar Dilekçesi” yazardı.

Bir gün geldi.

Öykü yazmayı bıraktı.

Romanı erteledi.

Lan gardaş!

Bu millete; ne olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini bilmeyen, kültür emperyalizminin halkalı köpeği olmuş, Adana kebapçısında bile Londra’da yediği “roast sirlion beef”i anlatan züppe entel hiç lazım değil dedi.

Araştırmaya döndü.

İncelemeye gömüldü.

Bin araştırdı.

Yüzbin inceledi.

Bir yazdı.

Ama o yazdı.

Benzerine az rastlanan bir yazardı; “TANRIGİLLERDEN BİRİ” ve “SANSARYAN HANI” adlı edebiyat değeri yüksek unutulmayacak eserler verdikten sonra çok az yazarın göze alabileceği bir deli yüreklilikle, tarihe yöneldi, sosyal bilim araştırmacılığına soyundu. Soyunduğu yeni alanın da hakkını verdi. Oturdu Türklerin kimliklerinin derinliklerini görmeye projektör tutsun diye; “AH ŞU BİZ KARABIYIKLI TÜRKLER” ve “AH ŞU BİZ GÖÇEBELER” adlı çok önemli iki kitap yazdı.

***


Çok çalışkandı.

Köklü bir Adana ailesinden geliyordu. Mimarlık eğitimi almıştı. Yollar, köprüler, barajların yükselmeye başladığı, Doğu Anadolu’daki yoksul, eğitimsiz, çaresiz köylülerin batı Anadolu’daki fabrikalara işçi olmak için iç göçü patlattığı ve yeni şehir zenginlerinin Hazine’den beslenip, gümrük duvarları arkasında korunarak sermaye yapmaya başladığı 1950’li yıllarda tercihini “İktidar partisi yandaşı müteahhit” olmaktan yana yapsaydı, bugün Türkiye’nin en büyük holdinginin adı “Demirtaş Holding” olurdu.

Halktan yana olmayı seçti.

Çünkü sağcı iktidar partilerinin benimsediği ekonomik model, “eşitsiz gelişmeyi” esas almış, “her mahallede 1 milyon yoksul ve sadece 1 tane milyoner yaratma” üzerine kurulmuştu. Kaynaklar, eşitlikçi kalkınmaya göre değil, milyoner partili yaratmaya yönlendiriliyordu. Oturdu daha o yıllarda; “YAĞMALANAN TÜRKİYE” adlı kitabını yazdı ve eğilmez, bükülmez, dönmeyen, eleştiriden yılmayan, düzene taviz vermeyen dik duruşlu yaman bir halkçı oldu.

***


Halktan kopuk, elitist aydın olma çukuruna düşmüş yazarlardan biri hiç olmadı. Etrafındaki herkesi de “bu çukura düşmekten korumak” için “ENTELEKTÜEL’DEN ENTEL’E” adlı araştırma kitabını yayınladı. Üniversite öğrencisi iken “Hakkari Zap Suyu Devrimci Gençlik Köprüsü”nün yapılmasına ben de katılmıştım. Bu projenin oluşmasında, Milliyet Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi ile birlikte Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Demirtaş Ceyhun önde gelenler arasındaydı. O yıllarda Zap’a köprü yapmak gençliği halkla buluşturma projesiydi.

***


Halk onu tutmadı.

Partisine oy vermedi.

Kitaplarını da okumadı.

Fakat o asla halka gücenmedi, küsmedi, aşağılamadı. Adana’da lisedeyken biz TİP’li gençler olarak belediye başkan adayımız Demirtaş Ceyhun’un seçim kampanyasında gece gündüz çalışmıştık. Seçimler yapıldı, onun aldığı oy ailesinin oy atma çağındaki akrabalarından bile az çıktı.

Ona takılırdım.

Demirtaş Ağabey!

Ne var?

Adam olmaz!

Kim adam olmaz!

Bu halk adam olmaz!

Nereden biliyoon lan!

Sana oy vermedi.

Böyle düşünme kendini halkın önünde görmüş olursun, orası bataklıktır derdi.

Demirtaş Ceyhun büyüğümüzdü.

Dürüst adamdı.

Aziz Nesin’i çok dürüst buluyor, “namuslu aydın olarak” onu örnek alıyordu. Gülerek konuşan, gevrek kahkahalar atan, Türkçenin hakkını vererek güzel cümleler kuran, elleriyle kollarıyla da anlatan ağabeyimizdi. Tabutu cami avlusunda musalla taşına konulduğunda Ali Özgentürk ile göz göze geldik. Ali, “Öfkesi güzel bir adam öldü...” dedi.

DİĞER YENİ YAZILAR