Adana’da feryat-figan demleniyor!

Haberin Devamı

Adana izlenimleri...

Sürdük, kiraladığımız otomobil ile Gaziantep’ten Adana’ya gece vakti geldik.Yağmur dinmişti.

Şehir ışıklar içindeydi.

Ulus Parkı’nda Seyhan Nehri’ne dönüp Adana Taş Köprü’ye doğru bakınca gecenin bu saatinde görüntü büyüleyiciydi. Eskiden (55 yıl önce) ben 7 yaşında bir çocukken, güneydoğu ve Doğu Anadolu mezralarından ekmek parası için “pamuk toplamaya” gelen ırgatların anne-baba- çoluk-çocuk, yataksız, yorgansız, çarşafsız-pikesiz elbiseleriyle yatıp elbiseleriyle uyanarak geceledikleri nehrin o kıyısına yapılmış 6 minareli caminin bütün mimari görüntüsü en ince ayrıntısına kadar durgun, dalgasız, kıpırtısız akan Seyhan Nehri’nin aynasına düşmüştü.

Bu Seyhan Nehri!

Bu nehrin suları!

Neler görmüştü!

Neler geçirmişti!

***

Yüzyıllarca süren bataklık... Çukurova bataklığının sivrisinekleri... 15 günde öldüren sıtma... İki gözü birden kör eden trahom... Bu yüzden ovaya gelip toprağı işlemek yerine Toroslar’da yaşamayı seçen aşiretler.

Ferman padişahın!

Dağlar bizimdir!

Sıtmadan ölmemek, trahomdan kör olmamak için Toros Dağları’nın yaylalarını yaşama alanı seçen aşiretleri gelip ovaya yerleşsinler, toprağı işlesinler ve İngiliz, Alman tekstil sanayiinin ham maddesi olan pamuğu yetiştirsinler diye Osmanlı padişahı, “Fırka-i Islahiye” ile tehdit etmişti. Dadaloğlu “ferman padişahın dağlar bizimdir” diyerek, bugüne kadar gelen, başkaldırı türküleri yükseltmişti.

Adana yoktan var olmadı.

Bir günde kurulmadı.

Bu zenginlik, bu varlık, bu imkânlar, bu fırsatlar önce toprak ağalığı, sonra pamuk ağalığı, sonra devletten bol teşvikli gümrük duvarları arkasında korunan fabrika sahipliği, bol teşvikli, ucuz uzun vadeli kredi destekleri yan yana koyularak birikti, gelişti, serpildi, büyüdü ve Adana Adana oldu.

Süpersonik uçak, uzaya gönderilen uydu hariç pamuğa dayalı tekstil, iplik, dokuma, konfeksiyon, çiğit yağı, zeytin ve zeytinyağı, narenciye limon-portakal-greyfurt bahçeleri, döküm, makine, kimya, her tür ziraat araçları, orman ürünleri, mobilya, çimento dahil tüm sektörlerde üretimi olan, İskenderun ve Mersin limanlarına yakın, demiryolları ve otobanlarla hem Orta Doğu’ya, Orta Asya’ya hem de Avrupa’ya bağlanmış, girişimci ve yatırımcı kültürü, yetişmiş insan gücü bulunan, havaalanı, organize sanayi bölgeleri, ilk 10’a giren üniversitesi olan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan gelen ve eğitildiği zaman “terör dahil her işi yapabilecek” ucuz iş gücü potansiyeliyle Adana...

***

Size kestirme söyleyeyim.

İşte bu Adana bile krizin vurmasıyla feryat biriktiriyor ve Adana’da bugünlerde, ne zaman patlayacağı belli olmayan figan (inilti) demleniyor.

Herkes feryat söylüyor.

Herkes inilti anlatıyor.

O da Adanalı.

Eğilimez, bükülmez.

Her koşulda “doğru” söyler.

Ne ilginç rastlantı, sanki benimle aynı kaderi paylaşıyor. Sevmediği haberleri yapan gazetecileri toplantılarına almayan Başbakan, onu da “akreditesi olmayan sanayi odası başkanı” listesine koymuş. Çok sayıda işçi çalıştıran 1600 fabrikanın üye olduğu Adana Sanayi Odası’nın kendisi de döküm fabrikası sahibi Başkanı Ümit Özgümüş, kara listeye alınmış.

Çünkü gerçeği söylüyor.

Yanlışları sergiliyor.

***

Özetle yazıyorum.

Ümit Özgümüş, bu krizin Adana sanayiine etkisini şu cümlerle anlatıyor: “2002 yılında yani bu iktidar işbaşına geldiğinde Adana Organize Sanayi Bölgesi şantiye halindeydi. Eskiler fabrikalarını büyütüyor, genişletiyorlardı. Yeniler, geleceğe umutla bakıp, yeni yatırımlar yapıyordu. Kur, bir dolar 1.70’e gelmiş, ” Ekonomiyi Güçlendirme Programı “ uygulamaya konulmuştu.

Türkiye ihracatla, yerli üretimle, cari açık değil cari fazla vererek, büyüyecekti.

Tersi oldu.

Türkiye ithalatla büyüdü.

Büyürken bile işsizi arttı.

Cari açığı ve dış borcu yükseldi. Adana’da dünyadaki bu yeni küresel kriz patlamadan önce de fabrikalar kapanıyor, işçi azaltılıyordu. Fakat iş adamları korkularından bunu açıklayamıyordu. Üretimi durmuş, pazarını kaybetmiş iş dünyası, kötünün kötüsü, hiçbir işe yaramaz, sadece kaynak israf eder teşvik sistemi ile zaman öğütüyor.”

***

Ümit Özgümüş’e “krizi fırsata çevirmek için ne yapıyorsunuz” diye soruyorum bu durumda elinde çok parası olan tefeciler ile factoring kuruluşları “krizi fırsata dönüştürecek” pazarını ve kredi kaynağını kaybettiği için batanların fabrikalarını yok fiyatına kapatırlar diyor.

Adana feryat biriktiriyor.

Figan demliyor.

Adana’nın köklü ailelerinden Karabucak’ların dördüncü kuşak torunlarından Remziye Karabucak krizin Rusya pazarında narenciye alıcısını bile etkilediğini söylüyor. Adana’da 300 bin dekar arazisi olan zengin çiftçilerin (eski pamuk ağalarının) temsilcisi Adana Çiftçiler Birliği Başkanı (o da dördüncü kuşak, yurt dışı eğitimli) Behçet Homurlu “Yılda iki ürün alabilen Çukurova gibi nimet topraklara sahipken tekstil sanayiine pamuğu biz değil Yunanlı çiftçi veriyor. Çünkü onlar bizden avantajlı şartlarla destekleniyorlar, Türk tekstili de pamuğu Yunan’dan, Çinli’den alıyor” diyor.

Bunlar zengin çiftçiler.

Zenginler böyle diyorsa Adana ağıt biriktirmesin de ne yapsın!

YARIN: Antep’te bir aile öbür aileye sığınıyor.

DİĞER YENİ YAZILAR