6 yıl sonra yine olduk IMF’lik!

Haberin Devamı

Krizden fırsat doğar edebiyatı, Washington’da IMF kapısında “bir çuval kömür, bir torba makarna bekleyen” garibanlığa dönüştü. Bizim Başbakan, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden 17’ncisinin temsilcisi olarak gittiği Washington’da IMF’nin şefaatine (iyiliğe kavuşma yardımı istemek) sığınmak zorunda kaldı.

Çaresizler.

Umarsızlar.

Reçetesizler.

Zora batmışlar.

IMF’ye gider.

Şimdi Türkiye IMF kapısında. İçerde bizlere aslan yeleli, kaplan kükremeli, burnundan kıl aldırmayan “ümük sıktırmam... Ekonomik büyümeden vazgeçemem...” konuşmaları yapan Başbakan, Amerika’da IMF’nin başkanı ile görüşünce yelkenleri indirdi.

Çözüme yaklaştık!

En yakın noktadayız!

Yarın, belki de yarından da yakın “IMF ile Türkiye yeni bir anlaşma” yapacak. Bu yeni anlaşma “Türkiye - IMF İlişkileri Tarihi’nde 19’uncu el sıkışması” olacak. Bugüne kadar Türkiye’yi yönetenler Türk ekonomisini 18 defa “dış ödeme güçlüğü, döviz yetersizliği, nakit akışı tıkanması, bankaların ya da fabrikaların batması” noktasına getirdi. Çıkmazdan kurtulmak için de IMF ile 18 defa anlaşma yaptılar.

***

Bu, 19’uncu olacak.

Diyeceksiniz ki!

Haksızlık etme.

Bu kez Türkiye ekonomisini krizden sarsılıp savrulan noktaya getiren, ülkeyi yönetenlerin berbat stratejileri değil. Kriz ABD’de patladı, bütün dünyaya yayıldı. Türkiye ekonomisi de her ülke gibi bundan nasibini aldı.

Ben de diyeceğim ki!

Başbakan’ın Türkiye’yi temsilen katıldığı dünyanın gelişmiş ekonomiye sahip 20 ülkesi içinde hiçbiri “IMF kapısına gitme ihtiyacında” değil, bizim ülkemiz böyle bir ihtiyaç içindeyse ülkeyi yönetenler “küresel kriz olunca ekonomiyi küfelik hale gelmekten koruyamadıkları” için yine IMF kapısında!

Küfelik olunca!

IMF’lik oluyorsun!

Niçin küfelik oluyorsun?

Borçla büyüdüğün için.

Cari açık verdiğin için.

Eskiden devlet borçlanıyordu, büyüme bu borçlanma ile gerçekleşiyordu. Şimdi, devlet devre dışı bırakıldı, özel sektör bankaları ile özel sektör şirketleri borç yükünün yüzde 80’ini sırtlandılar. Dünya patlayan krizle “açık kapatma paniğine” girince para havuzlarından Türkiye’ye akış kesildi, içerden de dışarıya kaçış başladı.

***

Sonuç aynı.

Devlet borçlanıyordu.

Borç yiyordun.

Borçla büyüyordun.

Borcu borçla kapatıyordun.

Hep cari açık veriyordun.

Kriz patlıyor.

Küfelik duruma düşüyordun.

IMF’lik oluyordun.

Yine aynı film!

Bu kez (son 6 yıldır) devlet değil özel sektör borçlandı. Yine borç yedik. Yine borçla büyüdük. Borcu yine borçla kapattık. Yine cari açık verdik. Hem de geçmiştekilere kıyasla daha yüksek cari açık verip, daha yüksek borçlandık.

Yine kriz oldu.

Yine biz olduk küfelik!

Ve IMF’lik!

6 yıldır başta olan Tayyip Erdoğan da Türkiye’yi “cari açık veren değil cari fazla veren ülke” haline getirecek bir devrimci yenilik yapamadı.

***

Samimi düşüncemi söyleyeyim: Başbakan, AB’den ya da ABD’en “Swap türü yeni bir kredi imkânı” bulacağını umut ediyordu. Bulamayacağını anlayınca IMF ile anlaşmak zorunda kaldı.

IMF’yi yedekte tutuyordu.

Hazırlık da yapıyordu.

Doğalgaz zamları IMF ile el sıkışabilmenin kapısını aralık tutmak için yapılmıştı.

DİĞER YENİ YAZILAR