Gazete Vatan Logo
Magazin Müziğe başka açıdan bakan John Maus

Müziğe başka açıdan bakan John Maus

Animal Collective, Panda Bear ve Haunted Graffiti gruplarından da tanıdığımız lo-fi, synth pop ve deneysel pop türündeki parçaları ile adını duyuran Amerikalı müzisyen John Maus, geçtiğimiz hafta Studio’daydı.

Müziğe başka açıdan bakan John Maus

Maus, California Institute of Arts’da müzik eğitimini tamamladı. Eğitimi süresince deneysel, orta çağ, barok ve rönesans gibi farklı müzik türleriyle ilgilenen sanatçının müziği üzerindeki erken dönem etkilerin en büyüklerinin Nirvana ve 80’li yılların film müzikleri onun ilhamı oldu. Tek kişilik gösterisi ile sınırları aşan Maus ile müziğini konuştuk

Müziğinizi belli çizgilerin dışında olduğunu düşünüyor musunuz?

Umarım öyledir. Yapmaya çalıştığım şey bu. Sınırların dışında olmaya çalışıyorum. Fakat bunu başarıp başaramadığım dinleyiciye kalmış bence.

İlk olarak kliplerinize hayran olmuştum. Kliplerinizde bu kadar farklılık yaratmak imzanız mı oldu?

Birçok klibimi ben yapmadım. Belki de en iyilerini müziğimi seven insanlar yaptı. Bazı insanlar dinledikleri müziklere görseller ve videolar hazırlama ihtiyacı duyuyorlar; bir çeşit yanıt vermek gibi. İşte orada bir imza olduğunu düşünüyorum.

Sahnede oldukça çılgınsınız. Normal hayatınızda sakin misiniz? Enerjiyi sahnede mi atıyorsunuz?

Genelde de pek sakin bir adam değilimdir ama sahnede işi daha da uç bir noktaya taşımam gerekiyor. Müzik performanslarının önemli bir yönünün de “bir şey gerçekleştirmek” olduğunu düşünüyorum. Sahip olduğundan daha fazlasını vermelisin; en azından denemelisin. Günlük hayatımda ise sanırım herhangi bir insan kadar deliyim.

Haberin Devamı

Hala Michael Jackson dinliyorum

Külliyatınızdaki şarkı sözlerinin protest ve güçlü olduğunu görüyoruz. Yeni şarkı sözleriniz de aynı özellikleri taşıyor mu?

Sanatın bir gerçeklik ölçütü olduğunu düşünüyorum; dünyanın gerçekleriyle bir bağdaşmazlığı var. Hepimiz dünyada bir yanlışlık olduğu konusunda hem fikirsek, sanat bu duruma karşı durmak zorunda; yanlışlıklara ve çirkinliklere karşı bir duruş. Şarkı sözlerinin sınırların dışında hareket etmeye başladığımız nokta olduğunu düşünüyorum. Hedefim, sözlerimin kesin olarak sonuçlanmamış, ölmemiş her şeye karşı bir duruş niteliğinde olmaları. Müziğin derin anlamlara sahip olması, olayları ve dünyayı yönetenlere karşı bir protesto özelliği taşıması gerekiyor. Bütün idoller yok edilmeli, protesto bu değil midir?

Haberin Devamı

Seyahatleriniz sırasında neler dinliyorsunuz?

Bu yoğun tempoda hiçbir şey dinlemiyorum açıkçası. Belki biraz garip davranıyorum bu konuda ama müzik dinleyebilmek için sakin ve sessiz bir ortama ihtiyacım var ve ayrı bir zaman ayırmam gerekiyor. Tabii ki gittiğim yerlerde ister istemez bazı şarkılara kulak misafiri oluyorum ama düzgünce dinleyemiyorum. Evdeyken internetten araştırıp yeni şeyler keşfetmeye çalışıyorum. Keşke yoldayken Michael Jackson ve Cindy Lauper dinliyorum gibi net bir cevabım olsaydı bu soruya ama maalesef yok.

Görünmeyeni görünür kılıyorum

Müziğinizin nostaljik bir yanı da var. 80’ler ve 90’lar sizi hala etkiliyor mu?

Müzikal detaylar açısından, 80’lerin yeni dalga akımına ve pop müziğinekarşı büyük bir nostalji olduğunu düşünmüyorum. 80’lerin soundu sadece synthesizerlar demek değil; aynı zamanda bazı harmonilerle, nüanslarla ve Batı’dan alınan ilhamla da tanımlanabilir. Majör-minör tonları yok; kendine has bir karakteri var. 80’lerin soundunun etkisiyle ortaya çıkan bir takım harmoniler var, insanlar genellikle 80’lerin “ortak bir palet”i olduğunu belirtirken onları kastediyor. Ben de birçok örneğini çok seviyorum ama amacım hiçbir zaman o dönemin müziğinin kalitesiz bir örneğini yapmak olmadı. Belki bir iki kere bu hataya düşmüşümdür tabii. Bu konuları teknik terimler kullanmadan açıklamak çok zor, umarım biraz anlatabilmişimdir.

Haberin Devamı

Bu dönemin müzisyenleri de geleceğe etki bırakabilecek mi sizce?

Şu anda dünyada teknoloji açısından karanlık bir dönem yaşıyoruz. Eğer teknoloji bu şekilde güçlenmeye devam ederse; tarih ve geçmiş dönemlerin etkisi bir sonraki kuşak için hiçbir şey ifade etmeyecek. Mesela LinkedIn’in pozitif geri bildirim özelliği olacak, ürettiğini yüklediğinde sana ihtiyaç duyduğun şekilde bir yanıt verecek. Bunun belirtilerini şimdiden bilgisayarlarda görüyoruz; bu şarkıyı seviyorsan şunu da seversin gibi programlar mevcut. Sanat ve insanlık gibi ideallerin bir anda yok olacağı düşüncesi bana uzak gelmiyor. Bu karamsar bir bakış açısı tabii. Bunun olmayacağını varsayarsak, insanlar kültürlerini geleceğe taşırlar. 18. yüzyıl müziği günümüzde hala dinleniyor; mesela ben Rönesans ve Ortaçağ müziklerinden çok keyif alıyorum. Bir iş yapıldığında bir anlamı oluyor, öyle değil mi? Onun için bir emek verildiyse ve fedakârlık yapıldıysa; o iş kendi döneminde anlaşılmasa bile, bir noktada hak ettiği değeri görüyor. Yeni albümümde işlemeye çalıştığım temalardan biri de bu. Hiç görünmeyenin sonunda görünür olması; her şeyin sayılması.

Haberin Devamı

Geleceğim ilk yer İstanbul olurdu

İstanbul’dan bir konser teklifi gelince hemen kabul ettiniz mi? Şu sıralar sanatçılar ülkemize çekinceli yaklaşıyor.

Utanarak söylüyorum ki son zamanlarda yaşanan politik olaylarla ilgili pek bir bilgim yok. Benim gözümde politika, her zaman kötüye gidiyor. Altı sene önce buraya geldiğimi hatırlıyorum; Avrupa Birliği’ne girmeyi başaramamış bir sürü insan heyecanla İstanbul’da küçük bir barda toplanmıştı. Konser sonrası beni yemeğe götürdüler. Türk ve Akdeniz insanına çok saçma gelecektir bu; ama bir Amerikalı için düzgün, uzun bir yemek eşliğinde sohbet çok şey ifade ediyor. Bu, Orta Doğu ve Akdeniz’de günlük yaşamın bir parçası olabilir ama bir Amerikalı için ne yazık ki büyük bir yenilik. Bunları anlatmamın nedeni bu şehirde ne kadar keyif aldığımı vurgulamak istemem. Geleceğim ilk yer İstanbul olurdu. Biraz önce protest müzikten ve sınırların dışında olmaktan bahsettik. İstanbul benim için sınırların dışında, olaylarla dolu bir şehir. Vize problemlerinden ise hiç haberim olmamıştı, neyse ki gelebildik. Böyle bir sorun yaşanması çok üzücü. Dünyada milliyetçiliğe doğru sıkı bir eğilim var. İki devlet kavgaya tutuşuyor ve birçok iyi niyetli insan, onların arasındaki problem yüzünden bir araya gelemiyor. Çok klişe ve komik değil mi?

Sizin de ülkenizde, Las Vegas’ta büyük bir terör olayı yaşandı geçtiğimiz günlerde…

Çok garip buluyorum. Ya bütün yaşananlar birbirinin kopyası, ya da bambaşkalar. Amerika’daki medya bu olayı “deli adamın teki insanlarla dolu bir gece kulübünü tarıyor” şeklinde yansıtmaya çalışıyor. Bu, İslami militanların Paris’te ya da Ariana Grande konserinde yaptıklarından çok farklı. Biri tam anlamıyla delillik, diğeri ise dünyadaki başka sosyopolitik meselelerden kaynaklanıyor ve bir türlü kökü kurumuyor. Buradaki paradoks ve çelişkileri siz de görebiliyorsunuzdur. Hepsini bir arada değerlendirince ortak nokta “delilik” oluyor. Görünmeyen bir gücün adına ya da hangi nedenden ötürü yapmış olurlarsa olsun, bu insanların hiçbiri gerçeklere ışık tutmuyor. Öyle değil mi?

Spiritüel müziğe meraklıyım

Türkiye’ye dair düşünceleriniz eneler oldu?

Öncelikle güncel olaylar hakkında daha çok bilgi sahibi olmadığım için utanç duyduğumu belirtmek istiyorum. Ama kim hikâyeleri bütün gerçeklikleriyle bilebilir ki zaten? Hepimizin kafasında en doğru haberleri nerede okuyacağımıza dair soru işaretleri var. Buraya yabancı bir göz olarak bakmaktan kurtulamıyorum bir türlü; büyük merak duyuyorum. Doğuya ve Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelere gidince, araştırmacı yönüm ön plana çıkıyor. Mesela spiritüel müziğe meraklıyım ve bunun asla tam anlamıyla deneyimlenemeyeceğini düşünüyorum. Bilgi sahibi olmadan bir anda tartışmaya açık, kişisel, dini, spiritüel ve politik konulardan bahsetmeye başlasam olmaz. Bunlar yaşanarak ve mücadele ederek öğrenilecek şeyler. Müzikal anlamda da aynı şey geçerli; müzik, birçok açıdan sosyal ilişkilerin ve durumların saf bir yansıması. Edward Said’i biliyor musunuz? Batı dünyasında oryantalist düşüncenin büyük bir yeri olduğunu savunuyor ve Batılıların Doğu’yu fetişize eden, imajlara dayalı düşünce sisteminden bahsediyor. Değindiğimiz konularda sadece saf, iyimser bir merak duysam da bu şekilde anlaşılmak da mümkün olabiliyor ne yazık ki.