Kadınlar erkeklerin neyine bakıyor?

Haberin Devamı

Erkeklerin, kadınların dakka bir gol bir plan-proje-taahhüt işlerinden çok “bunalıyor” ya. Hani beraberliğin daha ilk aylarından itibaren “şunu yapalım, bunu yapalım” demelerinden.

Şimdi size acı bir gerçek söyleyeceğim.

O anında kurduğumuz projeler var ya… Aslında onlar olmasa kadınlar erkeklerin suratına bile bakmaz.

Kadınlar kendilerine hayal kurdurabilen adamlara aşık olur.

Daha da ileri gideyim aslında aşık oldukları adam değil, kurdukları hayaldir.

Hayallerine, projelerine aşık olurlar.

O projelerine kendilerini o kadar kaptırırlar ki, projenin (hesapça) ana öznesi o adamın aslında ne olduğunu (veya ne olmadığını) görmezler/göremezler.

Hem göremezler hem de çok aldırmazlar.

Ahmakça bir iddiaya girerler kendi kendilerine: Adamı hem o projeye ikna edebileceklerini hem de adamı “adam” edebileceklerini sanırlar.

Eskilerin deyimiyle hüsnü kuruntuya kapılırlar.

(Yeri gelmişken: İngilizce “wishfull thinking” deyiminin tam karşılığı olan “hüsnü kuruntu”nun hakkı yeniyor! “Evrene mesaj yollayalım”, “çok istersen olur”cu “secret” lobisi bu şahane tamlamamızı es geçiyor. Halbuki dalga geçiyormuş görünse de aslında demek istediği tam bu. Ailenizin etimologundan sevgilerle…)

İşte kadınların bu budalaca hüsnü kuruntuları sayesinde esasen bir halt olmayan ve de olmayacak olan bir takım adamlar kendilerine bir manita, sözlü, nişanlı yaparlar.

Ha oldu da kadın kedi kararlılığında devam ederse bütün hırtlığına rağmen kendine bir eş bile yapar.

Adamla o proje olur mu, olduysa da bir ota benzer mi tartışması ayrı bir yazının konusu.

Ama benim gördüğüm şu: Kadınların planları olmasa erkeklerin yüzde 90’ı evde kalır.

Yani şikayet edip durduğunuz o planlar sayesinde kadın yüzü görmektesiniz.

Zira erkekler de kabul etsinler ki pek çoğunuz yakışıklı değilsiniz.

Yakışıklıyı geçtim bakımlı da değilsiniz.

Taş gibi vücut, diyelim söz konusu bile değil. Hiç olmazsa temiz, bakımlı, dişleri, kokmayan bir ağzı, mantarsız ve kokusuz ayakları (alt tarafı 2 liraya bir krem alıp sabah akşam 15 gün süreceksin) ve deodorant sürülmüş temiz bir koltukaltını da mı hak etmiyoruz?

Sandığınız gibi eğlenceli de değilsiniz. Esprilerinize gülmemizin nedeni komik olması değil. Kendinizi iyi hissedin diye. Kendini iyi hisseden erkek kıvama daha iyi gelir…

Über cehaletinizi zırva sapan bildimcik ideologluğunuzla kapatmaya çalıştığınızın da farkındayız. İşkembeden atıp durduğunuz bilgi kırıntılarını siz tuvaletteyken google’dan kontrol ediyoruz. Hatta bazen gözünüzün önünde.

Çok mühim bir şey ve üstünlük sandığınız futbol ve teknolojik bilginiz de tırışkadan.
Dindarınız dini, demokratınız demokrasiyi, gericiniz geriyi, ilericiniz ileriyi bilmiyor.

Bol bol sıkılıyor ve sıkıldığınız o çemberden çıkacak yetenekte, zekâda ve yaratıcılıkta değilsiniz.

Ve bütün bunların üzerine “kadınlar hemen evlilik planı yapıyor, hemen seyahat planı yapıyor, ay çok bunalıyoruz” diye yandım Allah kaçıyorsunuz.

Şimdi Sezar’ın hakkı Sezariyelere… Türk kadının da suçu az değil. Aklına gelen yegâne proje evlenip çocuk yapmak!

Hadi evlenmeden zaten hiçbir şey yapamayacak olanlara pek diyeceğim bir şey yok … Kızı sokağa salmazlarken “Hadi sevgilim! Himalayalara çıkıp dünyanın kaç bucak olduğuna bakalım” mı desin?

Ama üzerinde ailesel ve toplumsal baskısı olmayanların bu tutturukluğuna ne demeli?

Okumuş etmiş kızlar “evlenek de evlenek” kendilerini yırtıyor.

(Bunun parodisini de en iyi, meşhur bloggerimiz ve artık Hürriyet yazarı da olan PuCCa yapıyor. Geçen gün itiraf ediyordu o da: “Ulan hayal ettiğim her şeye genç yaşta sahip oldum. Ne lan bu “koca da koca ille de ..” tribi…)

Hayır ben evliliğe karşı biri değilim. Güzel bir evlilik (= iyi bir aile) kadar şahane bir şey var mı?

Yok ama yegane hedef ‘nikahı basmak’ olunca adamların da kaçışması normal.

Biraz yaratıcı olun arkadaşlar! Adam daha oyun çağındayken (biraz uzun sürüyor onlarda) eline oyuncak yerine durmadan altına yapan ve viyaklayan bir bebek vermek mantıklı mı? Bir oyun vereceksin ona, çözmeye (onların deyimiyle ‘başarmaya’) çalışırken mutlu olacak… Bir türlü elde edemedikleri kadınların peşinden çılgın gibi koşmaları, elde ettikten sonra da canlarının sıkılması bu yüzden. Oyun bitiyor…

Gerçi erkekler için kadının sunduğu projenin mahiyeti ne kadar önemli ondan da o kadar emin değilim. Çoğu o kadar denyo ki ha nikah demişsin, ha gel beraber bir iş yapalım demişsin, ha ordu kurup dünyayı ele geçirelim demişsin fark etmiyor.

“Kafesleniyorum… kafesleniyorum…” (iç) alarmları öyle bir ötmeye başlıyor ki adama Napolyon muamelesi yapmışsın, farkında değil.

Yazıyı topaçlayacak olursak: Siz o bizim zırva procelerimize yatıp kalkıp dua edin.

DİĞER YENİ YAZILAR