Aşk yemeği: Kırmızı gül yapraklı rizotto

Haberin Devamı

Geliyor… O meşum gün geliyor… Siz mutlu aşıklar, bir yerlere gidip şahane yemekler yiyin, aşkınızı yüz on altıncıya ilan edin, birbirinize dünyanın en çirkin küpelerini, en iğrenç kravatlarını, en berbat süveter, kazak ve berelerini hediye edin, çok beğenmiş numarası yapın sonra da datlu datlu sevişin diye icat edilmiş bu SİNİR gün…

Evet geliyor… (Burnundan duman çıkan asık surat…)

N’apalım… Ben yalnızım diye elalem de evinde kös kös oturacak değil.

Çıkın, gezin, tozun eğlenin tabii… Sevenleri ayırmayın… Swarowski bu günler için var… Ekonomi sayenizde dönecek… Dönmeli… Dönsün…

“Ben emek harcanmış hediyeler seviyorum” deyip sevgilinize el örgüsü bir kazak etmeye kalkmayın… Giymeyecektir… Dalga geçerek kalbinizi kırma ihtimal de yüksek…

İç çamaşırı almayı planlayan erkekler… O konu da netameli… Bazen çok isabet oluyor, bazen edepsiz ve kırıcı oluyor… En azından restoranda açtırmayın paketi… Rezil etmeyi kızı…

Tablet, cep telefonu gibi hediyeler ise ilişkinin monotonlaştığını gösterir. Tamam çok işe yarıyor ama bilin ki annenize anneler gününde aldığınız ev eşyasından daha romantik değil. Ben ne zaman sevgililer arasında böyle bir hediye görsem o ilişki bitmiştir. Tecrübeyle de sabit. Elektronik hediye bir çeşit teselli ikramiyesi gibi… Veya tazminat… Galiba da şu demek: “Bu güne kadar yaptığım tüm eşeklikler için özür dilerim. Ama ben bunu böyle direkt söyleyemeyecek ve direkt özür dileyemeyecek kadar eşek olduğum için sana tablet/cep telefonu/dizüstü aldım. Bundan sonra lütfen sitem etme… Bitecekse de bitsin tealaaam…”

***


Peki o gün ne yensin?

Four Seasons Oteli’ndeki Aqua Restoran’ın meşhur İtalyan şefi bize geçen gün çok acayip bir sevgililer günü mönüsü yaptı…

Klasik olarak istridye ile başladı. İstridyenin afrodizyak olduğuna dair bir iddia var biliyorsunuz. Bilimsel bir tarafı var mı bilmiyorum ama yiyip de “coşana” harbiden rastladım.

Fakat istridyeyi nasıl haşlayacağın çok önemli. O yoğun kokusu hafiflemezse herkes için yenebilir bir şey değil. Yanına vereceğin sos da önemli. İtalyan şef, kırmızı turplu, saltalıklı bir sos hazırladı hemen önümüzde. Gayet de yakıştı.

Mönüdeki en çarpıcı (ve sevgililer gününe en yakışan) yemek “kırmızı gül yapraklı rizotto” idi.

Neaaaa?!? Biz o çiçeklere dünya para veriyoruz, adam yemeğe mi katıyor?

Bak işte ne güzel! Getirdiğin hediyeyi “yiyecek” kadar beğendim diyorum ben de…

Peki ne yaptı İtalyan şef?

Kırmızı gülün yapraklarını ince ince dilimledi ve rizottonun içinde bir güzel katık etti.

Öyle süs olsun, renk versin diye üzerine serpiştirmekten söz etmiyorum. Ana malzemelerden biri olarak!

Ve hakikaten de çok iyi gitti. Hafif ekşi bir tat ve bir gül kokusu verdi. Ki ben rizottocu değilimdir.

Hayır gül yapraklarıyla rizotto yapmazsın da başka bir şey yaparsın.

Fikir bana çok şahane geldi açıkçası…

Bu gelen gülleri ne yapayım ne yapayım diye çırpınanlar için süper bir fikir…

Ama soru şu: Ya gül getirmez ise?

DİĞER YENİ YAZILAR