Yanlış anladığım şarkıların doğruları

Haberin Devamı

Dünkü yazımda, şarkı türkü çığıran birkaç oyuncağın sözlerini anlamak için kafayı yediğimi yazdım…

Meğer ben tek değilmişim! Türkiye, oyuncaklardaki şarkıları anlamak için kıvranan, kafayı sıyıran anne babalarla dolup taşıyormuş!

İnternette öyle komik bir forum buldum. Forum da değil! Oyuncak markasının resmi sitesinde, bizzat oyuncağın tanıtıldığı sayfada “yorum” bölümünde yazmış ebeveynler. Bu yorumlar aracılığıyla birbirleriyle haberleşmiş gibi bir şey olmuş…

Şöyleymiş meğer şarkılar:

“Me me kara kuzu hiç fincanın var mı?” veya “Pirinç unun var mı?” değil “hiç yünün var mı?” imiş. (Üç çuval yün de bir kuzudan nah çıkar… Hiç mi kuzu görmediniz yahu? Koyundan bile çıkmaz!)

“Yaşlı adam dik yapar” değil “müzik yapar” imiş. Sonu da “Hadi gel kemik köpek göldesin” değil “hadi ver kemik, köpek yesin” olacakmış.

“Köpekçik kaşıkla tırmamayı yedi” değil “tüm mamayı yedi” olacakmış…

Tüm bu saçma şarkı sözleri meğer saçma İngilizce ninnilerin birebir çevirisiymiş bu arada… (bkz: İthal ninni ve google translate)

***


Anlamadığım şey şu. Fisherprice markası madem ciddi bir prodüksiyonla Türkiye’ye girmiş, şarkıcılar bulmuş, orkestralar kurmuş, stüdyolara girmiş, neden bire bir çeviri yapıyor ki? Müzik illa aynı kalacaksa adam gibi şarkı sözü yazdırsın. “Ayın üzerinden atlayan kedi keman ve inek” falan… Komik mi? Değil. Eğitici mi? Hiç değil.

Yaratıcı olmak diye bir şey var. “Dandini dandini dastana danalar girmiş bostana kov bostancı danayı yemesin lahanayı”da takılın demiyorum (ki en azından grameri düzgün ve bir mana birliğine sahip) fakat madem bir kabızlık söz konusu bari Türkiyeli ninniler olsun…

Bir de bu ninnilerdeki zevksizlik ve gerilim unsuru da ayrı bir mesele.. “Kırmızı balık kaç kaç” diye bir şarkı var mesela. Affedersiniz ama berbat bir beste! Tam böyle kafa öpen… Dıtırırı dıttırı dıııt dıt…

Dahası: Nasıl geriliyorum anlatamam! Geceleri rüyalarıma giriyor: Balıkçı oltayı atmış ve kırmızı balığı tutmuş! Benim kız da çığlık çığlığa buna ağlıyor… Tealaaam…

Yok yoook… Bu işe de el atmak lazım… Ekibi kuruyorum arkadaşlar, var mı gelen!? Bir besteci bir güfteci bir aranjör…

*****


Diyanetin evlatlık açıklaması ve sütanne çözümü

Diyanet özetle diyor ki: Dinimizde evlatlık diye bir şey yoktur. Kişi nesebini bilmek zorundadır. Sen üzerine alarak, soyadını vererek onun geçmişiyle bağını koparma hakkına sahip değilsin. Ayrıca miras falan da bırakamazsın. Dahası evlatlık namahremdir. Kendi çocuğunun yanında olduğu gibi onun yanında açık başla dolaşamazsın. Dahası daha sonra onunla evlenebilirsin. Aileden değildir. Ama bakmak sevaptır. Bakacaksan evlat değil besleme tarzında bak…

İslam uzmanı değilim. Kur’anda evlatlık kurumuyla ilgili bir madde var mı, nerede bulup buluşturacak da değilim.

Yorum böyle yapılmış. Biri çıkıp “olur mu? Bilmem kim şöyle yapmıştı, böyle demişti” falan da diyebilir. Benim derdim değil.

Bazı dindar aileler şöyle bir çözüm bulmuşlar. Evlatlık olarak erkek çocuk alıyorlar. Kadın (anne) doktora gidip hormon iğneleri oluyor, birkaç damla da olsa kendinden süt gelmesini sağlıyor, çocuğu emziriyor ve ondan sonra onun “sütannesi” oluyor. Çünkü İslam’da sütannesi ve süt çocuğu birbirlerinin ailesi sayılıyor. Bir daha kaça göçe gerek kalmıyor. Erkek olduğu için de babayla problem olmuyor.

Özetle: Ortada kuyu var yandan geç… Öyle olmaz ise, tıp yardım eder.

DİĞER YENİ YAZILAR