Umut veren erkek Barış

Haberin Devamı

Ayşe Arman, Lobna’nın iç burkan hikayesini yazmaya devam ediyor. Çok da iyi ediyor.

Hatırlarsanız Lobna ile ben Gezi olaylarını başlamasına neden olan Taksim oturma eyleminde en fazla 5 metre arayla oturuyorduk. Daha doğrusu oturuyormuşuz. Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesini sessiz sedasız SADECE OTURARAK protesto ederken, Türkiye Cumhuriyeti üzerimize saldırdı. O gruptakilerin hepsi sağlam kaldı, Lobna’nın ise başına bir biber gazı fişeği isabet etti.

Lobna o gündür bugündür hayata geri dönme mücadelesi veriyor. Komaya girdi, çıkamaz denirken 25 gün sonra çıktı... Felçli uyandı, bir daha yataktan çıkamaz derken çıktı... Konuşma yeteneğini kaybetti, konuşamayacak derken konuşmaya başladı. Daha doğrusu başlamış... Ayşe Arman’ın iki gün önce Lobna ile yaptığı röportajdan öğreniyoruz.

“Hep ağlıyorum” diyor. “Çünkü bir sürü şeyim, yeteneğim, bilgim... Artık yok! Çöpe gitti. Okuyamıyorum... Yazamıyorum... En kötüsü de istediğim gibi konuşamıyorum” diyor.

ODTÜ’de felsefe okuyan, master yapan, kardeşinin deyimiyle ciddi entelektüel olan Lobna, 5 yaşında bir çocuk gibi yeniden okumayı, yazmayı öğrenmek zorunda. Boyama kitaplarıyla felçli elini yeniden geliştirmeye çalışıyor. Bildiği dilleri (Türkçe, Arapça, İngilizce) hatırlamaya ve hizaya sokmaya çalışıyor. 35 yılın ilmek ilmek emeği dediği gibi çöpe gidiyor...

Çok çok üzücü bir şey bu. Adına bakıp yabancı sandıkları Lobna bir Türk kızı. Babası Ürdünlü annesi Türk. Burada yetişiyor. Burada eğitim görüyor. Burada yoğruluyor. Burada kafası çalışan bir insan oluyor. Ve burada bir polisin “kastıyla” vuruluyor. Gezi olayları aslında Lobna için başlıyor... Ve iktidar bunu hâlâ anlamıyor...

***


Ama ben o mevzua girmeyeceğim bugün. Röportajda beni etkileyen bir başka kısım Lobna’nın erkek arkadaşı Barış tavrı oldu. Lobna’yı hiç bırakmamış. Komadan çıktıktan sonra işini gücünü bırakmış ve hayatını Lobna’ya adamış. Ne kadar birikimi varsa Lobna için kullanmış. Depresyona girmemiş ama zaman zaman çok bunalmış. Ama umudunu asla yitirmemiş.

Röportajı okur okumaz aklıma şu geldi. Aynısı başıma gelseydi beraber olduğum erkek bana böyle bakar mıydı? İşini gücünü bırakır mıydı? Bana yeniden konuşmayı, yemeği, içmeyi, okumayı, yazmayı öğretir miydi?

Birçok kadının da aynı soruyu sorduğundan eminim.

Eşlerine/sevgililerine bakıp düşünmüşlerdir...

O, acı “bakmaz” cevabını yutkunmaya çalışmışlardır...

Gerçeği bile bile akşam yemeğini hazırlamaya devam etmişlerdir...

***


Gerçek bu. Kadın bakar, adam bakmaz... Bunu bile bile düzeni devam ettiriyoruz.

Yine de, arada Barış gibi umut veren erkeklerin çıkması iyi oluyor...

Umarım Lobna hızla eski haline gelir...

DİĞER YENİ YAZILAR