Pazar notları

Haberin Devamı

- İki seferdir aracına bindiğim taksici bana kanser olduğunu ve para topladığını söylüyor. Numara da hep aynı başlıyor. Telefonda güya annesiyle konuşuyor ve diyor ki: “Tamam anne... Az kaldı. Toplayacağız inşallah. Allah izin verirse ameliyatımı olacağım ve iyileşeceğim inşallah... Üzülme anne... Tamam anne...” Telefonu kapadıktan sonra “hayırdır?” dersen sana acıklı bir kanser hikâyesi anlatıyor. Çok pahalı bir ameliyat için para topladığını söylüyor. Meğer bu son zamanların en büyük numarasıymış. Kime anlatsam “aa benim de başıma geldi.. Hatta fazladan 20 lira verdim” diyor.

- Bir başka dolandırıcılık da engelliler adına aradığını söyleyen ve tiyatro bileti satmaya çalışan bir çete tarafından yapılıyor. Ezkaza “peki” dersen yarım saatte kapına bir kurye geliyor, eline bir bilet tutuşturuyor ve senden 50 lira alıp gidiyor. Ben, gazeteci olduğum için bana davetiye yollayacaklar sanıp adresimi verdim. Kapıya gelen kurye 50 lira isteyince “hadi kapıma kadar gelmiş, bir yardımım oldun” diyerek 50 liramı kaptırdım. O kadar da utanmazlar ki bir kere tufaya geldiysen her ay arıyorlar. Önce (salak ben) kibar kibar “ben sıramı savdım, başkası yardım etsin” diyordum. Ama meğer ne öyle bir tiyatro varmış ne bu paralar engellilere gidiyormuş. Şimdi bir kez daha aramalarını istiyorum.

- Bir de akordeon çalan Romenler var... En zavallılar bunlar aslında o nedenle dolandırıcı diyemem. Ama numaraları şu, kapıya çıkıp üç beş kuruş para verdiysen yarım yamalak Türkçeleriyle çocuklarının ağır astım hastası olduğunu anlatıyorlar. Bir sefer verdim. Fakat sonra her akordeon çalan aynı şeyi söylemeye başladı. Dediğim gibi dolandırıcı diyemem onlara ama sadakalarını üç beş arttırmak için böyle bir hikâyeleri var. Ben yine de üç beş kuruş para vermeye devam ediyorum zira sokaklarda akordeon sesini duymayı çok seviyorum.

- Körler orkestrası... Belirli köşelerde, son sesine kadar açık hoparlörlerle hayatımda duyduğum en kötü müzisyenlik ve şarkıcılık performansını sergiliyorlar. Önlerinde de bir tabela “Belediye’den izinlidir”. Bu kadar kötü müzik icra edenlerin körlüğünden de şüphe ediyorum. Yine de temkinli konuşayım ama asla para vermem.

- Benim aracımı, sırf hafif ticari diye her köprü girişinde durduran trafik polisi, (üstelik muayene ücreti olarak da 250 lira bayılmışım daha geçenlerde) egzozuna özel gürültü arttırıcı ve patlama sesi çıkarıcı alet takmış motorsikletleri neden durdurmaz ve trafikten men etmez? Ayrıca bu tarz aletleri aracına takan insanlar nasıl yaratıklardır? Eskiden sinir oluyordum şimdi bebeği uyandırıyorlar diye dövmek istiyorum. Olur da girişirsem ve adam beni mahkemeye verirse tahrik indirimi alır mıyım?

- İnsanı en çok korkutan şey anı ses patlamaları. İnsanın en çok sinirini bozan da gürültü. “Sessiz şehir yaratmak” diye bir hedefi olan bir belediye başkanı adayı olacak mı acaba? Neden bu, önemli bir konudan sayılmaz? (Bağıra çağıra seçim propagandası yaparken “sessiz şehir” vat etmek de bir hayli ironik ya neyse...)

- “Pazar notları” olmasa bir konu bulup bir kompozisyon topaçlayamayan köşeciler ne yaparmış?

DİĞER YENİ YAZILAR