Yeniboğaziçi kasabasının zaferi

Haberin Devamı

Yeniboğaçiçi, Kuzey Kıbrıs’ta küçük bir kasaba. Tanınmayan bir ülkenin tanınmayan bir kasabası da denilebilir. Acılı bir geçmişi var. Kıbrıs’taki bir çok köy kasaba gibi zorunlu göç sıkıntısını yaşamış. 1974’de burayı terk etmek zorunda kalan Rumların yerine, güneydeki köylerini terk etmek zorunda kalan Türkler gelmiş...

İsimler değişmiş, Agios Sergios Yeniboğaziçi olmuş, hayat tabii ki devam etmiş. Bu, “tanınmayan ülkenin tanınmayan kasabası” artık bir “sakin şehir”. İngilizce İtalyanca karışık ismiyle Cittaslow. Cittaslow’un İtalya’daki merkezi Yeniboğaziçililerin başvurusunu kabul etti ve onlar da artık Seferihisar, Taraklı, Halfeti gibi “sakin şehir” oldular. Ve bu payeyi almak için de İtalya’nın sakin şehirlerinden Brisighella kasabasına geldiler... Dünya, Kuzey Kıbrıs’ı tanımıyor olabilir ama Sakin Şehirciler tanıdı. Bu da aslında başka bir hoşluk.

“Sakin şehir” olmayı çok önemsiyorum. Dünyanın kurtuluşu “Sakin Şehir-ler”de. Bugünkü iktidarın “agresif kalkınmacı model” yönetimiyle “Sakin Şehir” felsefesi taban tabana zıt. Ama buna rağmen ülkemde ve şimdi Kuzey Kıbrıs’ta tam 10 adet sakin şehir var!

“Sakin Şehir” olmak ne demek? Her şeyden önce çevreci olmak demek. Yani enerji kaynaklarını çevreye en az zarar veren yöntemle elde etmiş olacak. Enerji verimliliğini maksimum seviyeye getirmiş olmak demek. Suyu havası temiz olacak. Atıklar ayrışacak ve çevreyi kirletmeyecek. Görsel ve trafik kirliliği olmayacak. Işık kirliliği azalacak. Biyoçeşitlilik korunacak. Bisiklet yolu ve park yeri olacak. Engelli ve çocuk dostu olacak. Sağlık hizmetleri en üst seviyede ulaşılır olacak. Yeşil olacak. Kentin internet ağı olacak. Yerel olacak. Yerel ürün kullanımı teşvik edilecek. El ürünleri desteklenecek. Tarımda GDO yasaklanacak. Organik tarım ve tüketim teşvik edilecek. Misafirperverlik teşvik edilecek. Halkın yönetime katılması sağlanacak. Azınlıklara ayrımcılığa karşı çalışmalar yapılacak. Farklı kültürler entegre edilecek.

Yani öyle kolay bir şey değil aslında. Hakiki bir belediyecilikten söz ediyoruz burada. Hem altyapısal hem sosyal yönleri var. Ve ben yaptım oldu diye bir şey de yok. Gelip denetliyorlar. Olmadıysa, yapamadıysan belgeyi vermiyorlar. Veya geri alıyorlar.

Türkiye’de büyük şehirler artık yaşanası değil. Küçük şehirleri de hızla yaşanmaz hale getiriyoruz. Kendi yasalarımız, yönetmeliklerimiz yaşanılır güzel şehirler yapmaya yetmiyor. Böyle bazı cesur belediye başkanları çıkıyor ve taşın altna ellerini koyup kendileri karar veriyor “Sakin Şehir” olmaya. Ve bu şartlara uymaya. Hakikaten bravo o başkanlara...

Türkiye’deki sakin şehirler: Akyaka (Muğla), Gökçeada (Çanakkale), Seferihisar (İzmir), Taraklı (Sakarya), Yenipazar (Aydın), Yalvaç (Isparta), Perşembe (Ordu), Vize (Kırklareli), Halfeti (Şanlıurfa).
Bir an evvel bu şehirlere kaçmalı. Veya kendi şehrimizi “Sakin Şehir” yaptırmalı...

Dünya nelerle uğraşırken biz nelerle uğraşıyoruz! Kızlı erkekli evlerle..

DİĞER YENİ YAZILAR