Ben size bayram dileğim başkadır

Haberin Devamı

Sizin bayramınız nasıl geçti bilmiyorum ama benimki şimdiye kadar hiç hissetmediğim bir “güzellikte” geçiyor.

Bugün hesapladım 3 buçuk aydır berabermişiz Çilek Piti ile... İkinci bayramımız ama bir öncekinde seyahatte olduğumuz için tam anlamamıştım. Bu sefer bayramı daha iyi idrak ettim. Hakikaten “bayram” oldu benim için.

Beraber ziyaretlerde bulunduk. Bayram ziyaretlerine “onunla” gitmekten tuhaf bir gurur duydum. Komşular onun sayesinde artık sanki daha “yakın”. İnsanlar, onun sayesinde daha anlayışlı. Taksiciler dışında herkes yol veriyor bize. Markette önceliğim var. Fark ettim ki kavga etmeye değer bir şey bulamıyorum artık. Bir şey canımı sıkar gibi yaptığı anda onun gül yüzü geliyor gözümün önüne. Gülümsüyorum... Ve yeniden mutlu oluyorum.

Bir an bile pişman olmadım Çocuk Esirgeme’den bir bebek aldığıma, o bebeğin koruyucu ailesi olduğuma.. Bir an bile! Her dakikası mutluluk dolu geçti bu üç buçuk ayın. Her anı sevinçli. İçime çektiğim nefesim hafifledi.. Beynim duruldu...

Çocuk eve mutluluk getiriyor. Ama galiba “kimsesiz” bir çocuk daha çok mutluluk getiriyor. Aklıma geldikçe kendimle kıvanç duyuyorum. Kendime verdiğim en güzel hediye Çilek Piti..

Bayram günü herkes birbirine sağlık, afiyet, mutluluk vs diliyor ya.. Ben de size “koruyucu ailelik” diliyorum... Allah size de nasip etsin. Hiç pişman olmayacaksınız emin olun...

Çocuk bakmak hiç zor değil... Yeter ki...

- Yeter ki yapacak başka HİÇBİR şeyin olmasın. Pişirecek yemeğin, yazacak yazın, çalışacak dersin... Sürekli ilgilenirsen ondan mutlusu yok! Öyle ben hem bir gazete köşesinde yazı yazayım hem Yunanca öğreneyim hem çocuğuma ve kendime sağlıklı yemek yapayım, arada kitap okuyayım... Yok arkadaş! Sabahtan akşama “haniymiş benim kızım!” “A-aaa.. altına yapmış!” “Fış fış kayıkçı” “Uç uç uç uç!” “Hadi bir ki üç... hopaaa!”

- Yeter ki tüm işlerini gece yap! Zira gündüz uykusu denen şey palavra! Hiçbir düzeni yok. İki saat uyur diyorsun, yarım saatte uyanıyor. Zaten uyutması sürmüş yarım saat, e ne anladım ben bundan?

- Yeter ki yuvarlanmayı öğrendiği andan itibaren bütün evi 10 santimlik süngerle kapla! Yer olsun duvar olsun hatta tavan olsun her yüzey süngerlenmeli.. O kafa nasıl oluyor da en imkansız, en güvenli yerlerde bile çarpacak bir parça sert zemin bulabiliyor şaşarsınız! 20 yastık arasında 2 santimlik bir boşluğa nasıl denk getirebiliyor bir tarafını inanamazsınız! Türk inşaat mühendisleri acilen “çocuklu ev” modelini geliştirmeli... Muşamba altı sünger zemin kaplaması, parkenin yerini almalı! Türk endüstri tasarımcıları dünyaya bir icat kazandırmalı! Olmadı ben el atacağım bu işe.. (Oturma odasının ortasında plastik şişme su havuzu da bir seçenek tabii...)

- Yeter ki yeni çıkan dişlerinin keskinliğini unutma... Neyi nasıl patlatacağını iyi hesapla... Diş kaşıma aletleri pek sağlam değil akıldan çıkarma...

- Yeter ki panik olma...

- Yeter ki kriz anında derin nefes almayı unutma...

- Yeter ki her şeyin çözüleceğini unutma..

Tüm bunlara rağmen.. Çocuk esirgemeden bir bebek aldığıma, bir yavrunun koruyucu ailesi olduğuma çok mutluyum...

DİĞER YENİ YAZILAR