Eylül’de Bozcaada notları:

Haberin Devamı

- 2004’den beri hemen hemen her yıl gittiğim bir ada. İlk gördüğüm andan itibaren sevmiştim. Şimdi ciddi ciddi yerleşmeyi aklımdan geçiriyorum.

- Zaten sevimli bir adaydı, iyice şekerpare olmuş. Bir sürü yeni otel ve lokanta açılmış. İstanbul’dan İzmir’den Ankara’dan birçok yerleşen olmuş.

- İlk gittiğimde yeme içme hayatı sadece küçük liman etrafındaydı. Sonra sonra kale arkasındaki cadde canlandı. Sonra onu dik kesen sokaklara masa atıldı. Şimdi iki paralel arkasına kadar her yer masalarla kaplı. Eski Nevizade, eski Asmalımescit gibi süper bir cümbüş var! İşin güzeli cümbüş var, kakafoni yok. Her yerden ayrı müzik, ayrı ses yok. Gel gel’ci yok, eline mönü tutuşturmaya çalışan yok.

- Adanın Rum geçmişi adeta hortlamış. Bir zamanlar tencere tava ile kovaladığımız Rumlar geri gelmediler ama yeni lokanta ve otellerin isimleri paso Rumca. Yunan adasına gitmek istemeyen veya isteyip de gidemeyen için şahane bir alternatif. Yazık ki Yunan adaları kadar ucuz değil.

- “Çiçek Pastanesi”nde kahvaltı yapmadan döneni kediler yesin! Sahibesi Menekşe Hanım. Dünya tatlısı bir hanım. Karadenizli. Kahvaltıda muhlama (kuymak) veriyor. 30 küsur yıl önce terk ettiği memleketini bir nebze yaşatıyor burada. Şekere ve una karşıyım ama yasak illa delinecekse Çiçek Pastanesi’nin içi yumuşak bademli ve kakaolu kurabiyesiyle delinsin. Uzun zamandır bu kadar güzelini yememiştim.

- İyi yemek için “Ada’M”.. Rum Mahallesi’nde Alsancak sokakta ufacık bir lokanta. Az masası var. Erken gitmek veya masa ayırtmak gerek. Sahibesi İzmirli Saada hanım. Geçen kış çat diye karar vermiş, adaya yerleşmiş. Çok güzel bir hanım aşçı ile çalışıyor. Şahane yemekler, mezeler yapıyorlar. Enginarlı ahtapot için millet sıraya giriyor. Beğendili mezgit kavurma, ızgara karides, kabak sıyırma da tadı damakta kalanlardan.

- Adanın insanın DNA’sını yeni baştan dizdiren meşhur soğuk suyu eylülde ılıcacık oluyor! Ayazma’da ürke ürke suya girdim sanki Datça’dan denize giriyorum.

- “Ela Tenedos” yeni güzel bir otel. Biraz tepede (yürüyerek gidilebilir) son derece zarif, zevkli bir küçük otel. Ayrıca çok yardımcılar. Bebek arabasıyla aşağıya inip çıkması zor olur diye beni araçlarıyla oradan oraya taşıdılar.. Hayır, köşeci olduğum için değil. İyi bir işletme olduğu için.

Üç çocuk mu?

Türkiye çocuk dostu bir ülke değil. Kimsenin aklına bebeklerin sürekli altına yaptığı gelmiyor. Kimsenin aklına en güç durumdaki yolcunun bebekli anne (veya baba) olduğu da gelmiyor. Sabiha Gökçen havaalanı çok havalı di mi? Ama mimar efendi (hayatında hiç çocukla seyahat etmediği için belli ki) her tuvalet bölgesine bebek alt değiştirme odası koymaya gerek duymamış. Göğsünde 7 kiloluk bebek, elinde 20 kiloluk valiz ile alt değiştirme odası bulana kadar tuvaletten tuvalete koşturuyorsun..

Ama bu gene iyi. Hiç olmazsa binanın öbür ucunda da olsa var. Ama hiçbir lokanta akıl etmiyor bir yere bez değiştirme tablası koymaya. Hiçbir benzin istasyonu da... Ve tabii otel de...

Şeytan diyor koy veledi lokantanın en ortasındaki yemek masasının üzerine, bembeyaz örtüleri kirlete kirlete alt değiştir! En son bir çocuk kaydırağının bitişinde değiştirmek zorunda kaldım mesela. İş mi şimdi bu?

Biri de “üç çocuk!” deyip dursun daha...

DİĞER YENİ YAZILAR