Çatıdan evime düşen komşu

Haberin Devamı

Çok ilginç bir komşum var. Evime ilk seferinde çatıdan girmişti. Hem de bir elinde kahve kupası bir elinde purosuyla.. Absürd bir sahne fakat olayın geçtiği yer: Arnavutköy. Boğazdaki şirin mahallecik. Evlerin hemen hemen hepsi birbirine bitişik. Birinin çatısı öbürünün duvarından çıkıyor falan... Bir de bu çatıların bir kısmı kaçak kuçak uzatılıp yükseltilince senin tuvaletin benim yatak odamın dibinde, benim mutfağım berikinin salonunda oluyor falan... Dördüncü kattaki eski evime de çatıdan kedi girip duruyordu hatırlarsanız...

Mahallemiz 500 yıldır o kadar birbirine girmiş ki ben mesela, evimin gideri hangi rögara bağlanıyor bilmiyorum. Zamanında biri bir yere bağlamış ben de devam ettim. Ama olur da tıkanırsa nereyi açmam gerektiğini bilmiyorum.

Şimdi sizler apartmanlarda yaşadığınız için böyle bir şeyi bilmekle mükellef değilsiniz unless müteahhit veya sorunlu bir apartmanın bedbaht yöneticisi değilseniz. Fekat bizim köyde evler müstakil. Giderinin hangi rögara gittiğini bilmek zorundasın çünkü canının istediği deliğe borunu sokamıyorsun.. (Eöhhh... Valla kasıtlı yazmadım... Suçu Türkçenin elastikliğine atın) Bildiğin cezası var. Çatıdan gelen yağmur suyu sokağa bırakılacak, pis su kanalizasyona verilecek, her 4 ev aynı rögardan kanalizasyona bağlanacak... Böyle kurallar.. Muhakkak bir anlamı ve gereği vardır... Gel gör ki bir süre sonra çözemiyorsun ve elindeki boruyu bir yere sokuyorsun..

Çatıdan (hem de bir elinde kahve kupası bir elinde purosuyla) evime giren komşumla işte hangimizin gideri hangimizin rögarına bağlı mevzuunu konuşmaya çalıştık.

“Ay” dedim “mini Türkiye gibiyiz. Her tarafımız eğri büğrü, kuraldışı, yamuk and yumuk... Kaçak yükseltilmiş bir çatı üzerinden evime girebiliyorsanız eğer rögar sorununu çözebileceğimizi umuyor musunuz?”

Tatlı şirin bir kahkaha attı. “Yes” dedi. “Borunuzu çıkartırım olur biter...”

Ben de cevaben tatlı tatlı gülümseyip ona yeşil çay ikram ettim. Sonra konu anında “hızlı kilo vermeye” kaydı. Her Amerikalı veya orada yaşayanla (kadın erkek fark etmez) rahatlıkla konuşabileceğiniz bir konu. Hızlı kilo vermenin püf noktaları, hızlı kas yapmanın trükleri ve hızlı para kazanmanın yolları...

(Hazır ayaktayken bana söylediğini söyleyeyim bari: öğlen bire kadar karbonhidrat yemeyeceksiniz. Sabah yemeyince canınız bir daha istemiyor zaten. Karbonhidrat karbonhidratın mayasıdır. Yedikçe yiyesiniz gelir...)

Seyahatten döndüğümden beri ben de zayıflamaya çalışıyorum. 4 gündür ağzımdan tek bir lokma hamur işi, ekmek, makarna, tatlı geçmedi. Sonuç 600 gram.. İnsanlık için küçük, benim içinse... Ulan benim için de küçük bir kayıp.. Neyse...

Bir “boş” yazımın altına daha imzamı atıyor ve uzuyorum sevgili gazap üzümlerim... Bundan böyle böyle...

DİĞER YENİ YAZILAR