Geçen sene neredeydin, ne yapıyordun?

Haberin Devamı

Kucağımda koruyucu veledim, karşımda 7 aylık hamile arkadaşım oturup çay içiyoruz. Geçen sene tam bu günlerde Yunanistan’da beraber fırt fırt geziyorduk. Şahane koylarda yüzüyor, salaş lokantalarda yiyip içiyor, deli gibi eğleniyorduk...

Bir yıl sonra çocuklu birer kadın olacağımız, aklımızın ucundan bile geçmiyordu...

Bir yıl önce neredeydin, ne yapıyordun ve nasıldın? Bir yıl önce Meryem Ana gününde Selanik’teydim. Yunanca öğrenmeye çalışıyordum ve külliyen bekârdım. Şimdi halen bekarım, halen Yunanca öğreniyorum ilaveten çocukluyum ve çok sinir bir şekilde kaşlarım uzayıp duruyor.

Kaş uzaması vücudumda en alışamadığım değişiklik. (Kilo almaya nihayet alıştım..) Eskiden yoktu böyle bir şey. Ellerim durmadan onlara gidiyor. Yolculukta falan minik makasımı yanıma almamışsam kesemiyorum ve ben onları yolmamak için kendimi zor tutuyorum.

Yahu benim bildiğim 60’ını geçen erkeklerin kaşları uzar! Böyle Atatürk gibi yeldir yeldir... Ne 60 yaşındayım ne de erkek. Ne bu? Kadınların, birbirlerinden bile sakladıkları yaşlanmakla ilgili korkunç bir sır mı bu? Allahım daha neler olacak açık açık söyleyin! Bir taraflarımda boynuz, yumru falan da çıkacak mı?

Demek istediğim hayat bir anda çok acayip bir şekilde değişebiliyor... Geçen sene arkadaşımla erkeklerden söz ederken ki bu sabah bir kez daha en iyilerinin bile bencil domuzcuklar olduğuna karar verdim- ve kaşlarım uzamazken, şimdi önümüzde oradan buradan gelmiş çocuk kıyafetleri, “bu benimkine artık küçük gelir”, “bunu seninki seneye giyer, biz giyer sana veririz” diye tasnif ediyoruz.

Yalan yok. “Çocuk geldi ve ben artık çılgın gibi mutluyum, başka bir şey düşünmüyorum, erkekler umurumda bile değil” falan demeyeceğim. Her şeyin yeri ayrı. Olaydı iyi olurdu. Ama talih diye bir şey var. “İlginç olan alçak, alçak olmayan sıkıcı” kuralı işlemeseydi daha iyi olacaktı...

Fakat bebek arabasıyla nereden kolay geçilir, nereden zor geçilir diye konuşmak da o kadar berbat bir şey değilmiş. Bünyeyi bozmadı yani... Hatta beni fena halde biledi. Durmadan ilgili makamlara mail atıyorum. “O direği oradan kaldırın”, “buraya rampa yapın”, “oraya park engeli dikin”...

Süper bilinçli bir şehirli olmaya doğru gidiyorum. Halkıma bir nebzecik olsun faydam dokunuyorsa ne mutlu bana...

Başbakan ailesine yaptığım “siz de bir koruyucu aile olsanız” çağrıma zerre bir tepki gelmedi ama yaya kaldırımı üzerindeki bir direği kaldırtmayı sanırım başaracağım...

Napalım... Bizim de etkimiz bu kadar...

(Ve yazar tevazu gözyaşları içinde sahneyi terk eder...)

DİĞER YENİ YAZILAR