Geri kalan 150 sütlü insan tatlıları

Haberin Devamı

Az evvel, bir okurumdan bir mail aldım ve okurken ağlamaya başladım... (Demişlerdi ama... Çocuğun olunca bol bol ağlayacaksın diye...)

Okurum mektubunun yayınlanmasını istememiş.. Mektubu yayınlamayacağım ama özetini söylemeden edemeyeceğim. Okurum çocuk sahibi olmak istiyor ama ne yazık ki sürekli düşük yapıyor. Ve dördüncü bebeği de düşünce benim gittiğim yoldan gitmeye ve Çocuk Esirgeme Kurumu’dan çocuk almaya karar veriyor. Fakat kocasını henüz ikna edememiş.

Daha önce de yazmıştım... Çocuk edinmeye daha çok erkekler karşı çıkıyor. Hiçbir açıklamaları yok. Hiçbir elle tutulur gerekçeleri yok. Ama bu fikir onlara çok çok uzak geliyor...

Neden diye düşündüm ve buldum... Çünkü o zaman en ilkel varoluş amaçları olan dölleme fonksiyonu kadük olmuş olacak. Yani değerini, önemini yitirmiş, geçerliliği kalmamış olacak. Kendilerini gereksiz ve manasız hissedecekler. Zira çoğu erkek bu hayattaki yegane görevlerinin bu olduğunu düşünüyor.. O yüzden sofradan bir bardak bile kaldırmazlar... Ve dölleme yetenekleri nedeniyle onları çektiğimizi sanıyorlar... Halbuki gerçek bu değil ama nasılsa ikna olmayacakları için anlatmaya gerek yok...

***


Çilek bebeği yuvadan aldığımdan beri aklım geri kalan 150 bebekte kaldı. 150 bebek, Çilek’in ilk 6 ayını geçirdiği Şeyh Zayed Çocuk yuvasının 0-2 yaş nüfusu. Yani bu yavrucuktan sadece Bahçelievler’de 150 tane daha var!

Ah ah ah... Görseniz... 1 aylık bebişler vardı... Minicik yataklarında öyle yalnız yalnız yatıyorlardı... 5 aylık ikizler vardı... Nasıl güzellerdi.. 2 yaşında melekler vardı... Yani görseniz... Bir kere görseniz hakikaten dayanamazsınız...

Çilek’le bir aylık beraberlikten sonra aklıma yine o bebeler geldi... Allahım dedim... Onlara da bir aile kazandırmak istiyorum... Nasıl anlatmalıyım bilmiyorum. Çok korkuyordum ben de acaba alışabilecek miyim, acaba sevebilecek miyim diye... Çocuk düşkünü biri de değilimdir... Başkalarının çocuğunu alıp seven biri hele hiç değilimdir.

Fakat anladığım ki bir çocuğu sevebilmek için meğer bir takım şartların yerine gelmesi gerekiyormuş. BİR: onun tamamen sizin olması, İKİ: birbiriniz için özel olmanız...

Çilek ve ben birbirimiz için çok “özeliz” artık. Ben onun için sıradan bir anne değilim o da benim için sıradan bir çocuk olmayacak... Aslına bakarsanız doğurmaktan bile daha “özel”.

Bana mektup atan okurum beni çok mutlu etti. Birilerine bu konuda örnek olabilmek hakikaten çok kıvanç verici...

Bir çok başka okur daha çok yazmamı istiyor... Nasıl alıştığımı nasıl sevmeye başladığımı bilmek istiyorlar. “Çok kolay, aman ne olacak canım...” demek istemiyorum. O kadar da basit değil ama çok da zor değilmiş. O nedenle böyle ufak ufak, ense kokusuyla falan nasıl bağlandığımı anlatıyorum ki bu yola girmek isteyenler korkmasın... Çünkü dediğim gibi, aklım geri kalan yavrularda kaldı...

Cüneyt Özdemir’in dediği gibi her yavru “sütlü insan tatlısı”. 20 gün sonra doğurup doğurmadığımı unuttum bile...

DİĞER YENİ YAZILAR