“Anneliğim” eleştirilmeye başlandı bile

Haberin Devamı

Cins bir toplumuz... Burada iki haftadır evlatlık maceralarımı anlatıyorum biri tweet atmış:

“Yazınızı okudum... Sizi koruyucu anne olmak değil komşu teyze olamayacak bir samimiyette gördüm.. çok yazık..” @Pinardedegungoren

Başkası da şöyle demiş:

“İnsanları bir sosyal sorumluluğa yaklaştırmak istiyorsunuz anlıyorum ama eğer onu siz doğurmuş olsaydınız kimseden kullanılmış veya kullanılmamış bir şey talep etmez, her şeyini sil baştan siz alırdınız. Eğer gerçekten onun annesi olmak istiyorsanız, gerçek anneler gibi hepimizin çocuğu olması yerine ‘o kesinlikle benim’ deyip bakıcısından hatta babasından bile deli gibi kıskanırdınız. Gerçekleri önce siz unutun..” @seksenlerdeyim

Birincisi belli ki “çocuklar birer kanatsız melektir... Onlar gökyüzünden yere inmiş, gözlerimizi kamaştırmadan parlayan, parlamadan kamaştıran, kamaştırıp parlatan, parlatıp kamaşan yıldız parçalarıdır..” şeklinde dünyanın en berbat cümlelerini sarf etmediğim için beğenmemiş anneliğimi.. Çocuğa “veledino”, “3 günde bir eden program”, “pazarlık yapmayan küçük yaratık” “gülücük makinesi” demek kötü annelikse... pehhh!... Daha neler diyeceğim minik karabiberime... Onu benzetme manyağı yapacağım..

Fakat @seksenlerdeyim’den gelen tweetler çok kafa karıştırıcı... Daha doğrusu çok ürkütücü.

İyi niyetli olduğundan hiç kuşkum yok. Bana bir şeyler tavsiye etmek istiyor belli ama dediği her şey hayat felsefeme aykırı. Sahip olma, tüketim, yeniden dönüşüme karşı olma...

“O kesinlikle benim” yaklaşımı ilginç mesela. Hayatımda hiçbir şeye “o kesinlikle benim” diyemedim bugüne kadar. Böyle bir hissim hiç kimse ve hiçbir şey için olmadı. Sahipmişim gibi görünen her şeyin ne kadar kolay elimden gidivereceğini de çok iyi biliyorum.

Ama ondan çok iyelik duygum yok. Çilek bebe, sağlığım müsaade ederse elbette ki benim çocuğum olarak büyüyecek ama büyük bir ailesi olsun istemem, herkesin akrabası olsun istemem, onu koruyup kollamayacağım manasına nasıl gelir ki? Ayrıca bu toplum bana kalırsa fazla sahiplenilmiş ama yeterince korunup kollanmamış çocuklar ve onların yetişmiş halleri yüzünden çekiyor.

Dahası bu tüketim, hepsini ben alayım, hepsi yeni olsun, kimsenin eşyasına ve hediyesine muhtaç değilim kafası nedir? Ben ki “başka dünya mümkün” yazı serilerimde takasın, yeniden dönüşümün güzelliğinden uzun uzun söz etmişken... Dahası Gezi Direnişi bugünlerde tam da böyle bir ruh ortaya çıkartmışken..

Hele ki kıskanmak?? Hem de bakıcısından bile??? Hem de babasından bile??

Çılgınlık sanırım bu... Asla dahil olamayacağım bir çılgınlık hali ki Türk annelerinde son yıllarda fena halde gördüğüm bir durum bu...

Bir de anladım ki hayatım boyunca çocukla ilgili aldığım her rasyonel karardan sonra birileri “doğurmuş olsaydın böyle yapmazdın” diyecek... Ve kendi irrasyonelliğini bir takım hormonlar, doğurma ve sezaryenle açıklayacak... Ve sırf bu nedenle bunun daha doğru olduğunu iddia edecek. Ve benden de eziklenmemi bekleyecek...

Çilek bebe.. Sen hakikaten ilginç bir sınav olacaksın benim için. Hadi bakalım!

DİĞER YENİ YAZILAR