Organik pazarda bir top model!

Haberin Devamı

Herkes şampiyonluk maçıyla kafayı yemişken ben size başka bir konudan söz etmek istiyorum.

İstanbul Bomonti’de her cumartesi organik pazar kuruluyor. Kaç aydır gitmek istiyordum, bir türlü kısmet olmuyordu.

Dün gittim sonunda. Mine, sabahın 7’sinde uyandırdı beni. Meğer bu organik pazarlara öyle canının istediği saatte gitmek olmazmış. Sabah erkenden gidecekmişsin, sonra bir şey kalmıyormuş.

Şişli’nin boğucu, daracık sokaklarında pır pır döndükten sonra nihayet yeri bulabildik.

Sabahın köründe bizden başka kimse olacak mı acaba derken ilk şokumu yedim. Pazarın yanındaki otopark ağzına kadar dolu! Organik meraklısı (haklı olarak) bayağı bir insan varmış.

Otoparkta sağa sola, içeri dışarıya derken bir başka organik meraklısıyla ufak bir hırlaşma yaşadık. Demek ki organik gıda vücuda iyi geliyor ama sinirlere iyi gelmiyor. Haksız olan bendim tamam ama sabah sabah o kadar bağırması gerekiyor muydu?

(Bu arada aklıma geldi. Madem GDO’lu gıdalar memlekete de girmeye başladı ve kaçmak mümkün değil, o zaman Türkiye için özel “genetiğine sakinleştirici yerleştirilmiş” gıdalar yapılabilir mi? Ne bileyim mesela “Lustralli buğday” falan. Zira bu ülkenin en büyük sorununun aşırı öfke olduğunu düşünüyorum. Başbakandan başla, ana okuldaki velede kadar herkes asabî. Bari GDO’nun bir faydası olsun..)

Sonunda bir boşluk buldum ve park edebildim. Mutlulukla “otopark altı” organik pazarıma ilerledim. Aman dikkat! Organik pazarda torba yok! Zerzevatı kesekâğıdı içinde veriyorlar. Filenizi, bez torbanızı veya pazar çantanızı yanınıza almaya unutmayın!

7 maddede Magazin Organik

- Burası Türkiye’nin “rüya köşesi” olmalı. Bir pazar yerinde asla duymayacağınız diyaloglar burada: “Günaydın Şaban Bey” “Günaydın Semra Hanım” “Ben iki adet kereviz rica edeceğim.” “Hay hay. Buyrun keseniz. Siz seçin” “Bir adet maydanoz da alabilir miyim?” “Elbette, ne demek!” Satıcıların kibarlığı gözlerimi yaşarttı. Demek ki sinirlere iyi gelen organik gıda yemekten ziyade satmakmış.

- “Rüya” dedik, devam ediyoruz. Bir baktım, esnafın eli ayağı dolanmış bir yere bakıyor. Başımı döndürdüm, saçları varoş sarısı, çok uzun boylu, paspal gri eşofmanlı bir genç kadın.... Dikkatlice baktım, aaa! Tuğçe Kazaz! Pazarda yan yanayız! Ben “özgür dolaşan tavuk” ve “oval bahçe domatesi” alıyorum o “doğayı kirletmeyen deterjan” ve “saçı onaran kına özlü organik şampuan” alıyor. Vay be! Organiğin marifetine bak! Top modelleri pazara getiriyor! (Edit: Sonra baktım internete, Tuğçe Kazaz meğer organik gıdalara hep meraklıymış. Dahası Kırıkkale Hasandede beldesinde iş ortağı ile organik tarım yapacaklarmış. Saçlarını da Kenan İmirzalıoğlu ile beraber oynadığı film için sarıya boyatmış. Bu da magazinorganik!)

- Burada sanki her şey anti-Türk. Erkekler mesela rengârenk pantolonlar giyiyor, önlerine astıkları kangurularında (ismi büyük ihtimalle “Doğa” veya “Ada” olan) bebişlerini taşıyor, sigara içmiyor; kadınlar saçlarını bellerine kadar uzatıyor ama beyazlarını boyatmıyor, üzerlerinde her tür renk var ama asla makyaj yapmıyor... Otoparkta hırlaştığım adamla ilgisi olmayan, sakin güler yüzlü insanlar.

- İstanbul’da kadın pazarcı görmek ne kadar mutluluk verici! Alaçatı’da, Bodrum’da, Selçuk’ta hatta Bartın’da bile vardır kadın pazarcı (Bartın’daki pazarın adı bile “gallaapazarı”. Yani karılar pazarı) bir İstanbul’da yoktur. Gözüm gönlüm açıldı bacılar!

- Gözlemenin kepeklisi? Eh o da ancak organik pazarda olur. Üstelik otlu, çökelekli, organik biberli... Doğrusu beyaz undan yapılandan çok daha güzel bir gözleme. Keşke her yerde olsa!

- Şu an dolabımda koca bir adet (bir zamanlar özgür) bir tavuk, sekiz adet (nasıl soyacağımı bilmediğim) kabuklu enginar, (nasıl bitireceğimi bilmediğim) koca bir leğen yoğurt, bir kilo kurtlu elma (şaka şaka, yok kurt murt), nereye dikeceğimi bilemediğim 15 fidem var. Fidelerden biri de “kudret narı” iyi mi? Manyaklık lan bu! Bahçem yok ki benim!!!

- Ekolojik yaşamı destekleme konusunda öncü projelerin yaratıcısı, Buğday derneğinin kurucusu rahmetli Viktor Ananias’a selam olsun. Keşke görseydi... Keşke kepekli otlu çökelekli gözlememizi paylaşsaydık.. Ruhu şad olsun... Pazarcı da asmış pankartını: “Attığın tohumları yeşerteceğiz”. İnşallah..

DİĞER YENİ YAZILAR