Emir Kusturica meselesi

Haberin Devamı

“Bal” ekibi, Antalya Film Festivali’nde Emir Kusturica’yı protesto edip filmini yarışmadan çekene kadar benim bir şeyden haberim yoktu.

“Sen ne güzel yönetmenimizdin Emir Ağbi!” idi o benim için.

Açıkçası Antalya Film Festivalin ’de Uluslararası Film Yarışması’nda seçici kurul üyeliği yapmak üzere davet edilen Emir Kusturica’nın böyle düşündüğünü bilmezdim.

“500 yıl önce Sırp’tık, Türklerde korkumuza Müslüman olduk” deyip kendini Sırp ilan edip, Karadağ’ın daha bu yaz gittiğim Novi Hersek şehrinde vaftiz olup Ortodoks Hıristiyan olması ve kendine Nemanja ismini alması bağlamıyor beni.

İnsan istediği dini, kimliği ve ismi seçebilir. Bundan dolayı kimseyi yargılamam, eleştirmem.

Fakat mesele bu değil. Mesele Kusturica’nın Sırp Boşnak savaşı sırasında Sırpların tarafını tutup tutmadığı.

***


Nedir mesele bakalım.

Wikipedia’da şöyle diyor:

“Miloşeviç’i onaylıyor gibi göründüğü için Kusturica bir hayli eleştirildi. Karadağlı gazeteci Andrej Nikolaidis bir yazısında şöyle diyor: “Vefat etmiş babasını Sırp, kendisini Ortodoks Hıristiyan ilan ettikten sonra Bosna savaşında safını seçmesi zor olmadı. Tabii ki topları ateşleyen değildi ama eline ne zaman sanatsal veya medyasal fırsat geçse, kökeninin Ortodoks Hıristiyan olduğunu “itiraf” etmeyip öldürülen her Müslüman için Radovan Karadziç ve Ratko Mladiç adına mazeret uydurmasını bildi.”

Gazeteci Nikolaidis, Kusturica’nın Miloseviç yanlısı sözlerini de derlemiş. Daha sonra Lahey’da savaş suçlusu olarak yargılanacak olan Sırp Devlet Güvenlik Servisi Jovica Stanisiç’e sarıldığı bir fotosunu da bulmuş.

Kusturica, gazeteyi ve gazeteciyi mahkemeye vermiş. Mahkeme gazeteyi, Kusturica’ya “aptal, çirkin ve yoz” dediği ve dolayısıyla gazetecilik kurallarını ihlal ettiği için 12 bin Euro para cezasına çarptır mış. Bosna Yazarlar Sendikası, mahkemenin kararını geri çekmesi için imza kampanyası başlat mış. Bir çok kişi zaten bunları herkesin bildiğini, gazeteci Nikolaidis’in de halkın düşüncelerine tercüman olduğunu düşünüyor muş. Söz konusu dilekçe bir hayli desteklen miş. Önde gelen entelektüeller ve bir çok öğrenci tarafından imzalanmış.”

***


2010 yılına geldiğimizde Kusturica’dan on yıl öncesinin hesabı soruluyor. Bir Müslüman ülke sinde. Sen ne yaptın deniliyor.

Ne demiş Semih Kaplanoğlu?

“Sayıları yüz binlerle ifade edilen Bosnalı sivilleri sadece inançları ve Boşnak oldukları için katledenleri, on binlerce kadına çoluk çocuk tecavüz edenleri canlı tanıklar ve hala açılan toplu mezarlar ortadayken savunan bir “sanatçının” Aksav yönetimi tarafından himaye edilmesi bizim vicdanımızı acıtmaktadır.

Biz burada hiç kimseyi etnik kökeninden ya da inancından dolayı eleştirmiyoruz. İnsanlığa karşı işlenmiş bir suça sözle de olsa katkı sağlayarak soykırımı ve tecavüzü meşrulaştıran bir zihniyetin savunulmasına karşı çıkıyoruz.

Savaşa ve savaş suçlarına karşı bizleri birleştirecek tek kriter tek kimlik insan olmaktır. Sanatçı insanlığından ayrılamaz. Bu gerekçeler doğrultusunda Antalya Altın Portakal Film Festivali programında 11 Ekim 2010 Pazartesi günü saat 12:00’de yapılacak Bal filmi festival galası da dahil festivaldeki hiç bir etkinliğe üzülerek katılmayacağımızı bildiriyor, kamuoyuna saygılarımızı sunuyoruz...”

***


İnsanlık evet tam da budur. Yeri geldiğinde “ben seninle aynı çatı altında olmam” diyebilmektir.

Fakat insanlık Kusturica’yı protesto ederek sınırlı kalabilir mi?

Devam ede lim mi? Sıra artık “yerli”lere de gelsin mi?

DİĞER YENİ YAZILAR