Yemekteyiz programının Türk ailelerinde yarattığı travma

Haberin Devamı

Günün geri zekalısı olmak veya olmamak. Bir köşecinin her günkü tasası budur arkadaşlar. Sıkıcı, boğucu, temcit pilavı gibi olmayı göze alıp gündemden bahsedip geri zekalı değilMİŞ gibi mi hareket etsin...

Yoksa kimilerince geri zekalı gibi algılanmayı göze alıp, gündemden uzak, canı istediğinden mi söz etsin?

Kalecinin penaltı anındaki endişesi gibi bir şey bu. Doluya mı yatsam boşa mı...

Serdar Turgut mesela yayın yönetmenliğini bıraktığından beri gündemi ittiretmiş durumda.

Canı ne istiyorsa onu yazıyor.

Üç yıl boyunca da her Allahın günü gündemden söz ettiği için de kimse ona geri zekalı mısın be adam demiyor. (Büyük lüks!)

Gerçi Türk okuru bu konuda az inatçı değildir. Eminim ona da “beyefendi ortalık yıkılıyor siz babanızla aranızda geçen absürd diyaloglardan söz ediyorsunuz. O köşeyi boşu boşuna işgal ediyorsunuz. Kiminle yattınız da o köşeyi size verdiler?” diyorlardır.

(Pardon... Son cümle sadece kadın yazarlara söyleniyordu di mi? Erkek en fazla salaktır... Kadın ise daima mal!)

Diyeceğim şu: Sabahtan beri okumadığım gazete kalmadı, 11. dalga, Obama falan ortalık kaynıyor ama benim derdim “yemekteyiz” programının evlerde yarattığı travma.

Geri zekalı olarak algılanmayı göze alarak o konuya gireceğim. Zira gündeme takılanlarda da bir zeka parıltısı göremiyorum. Ayrıca yazı değilse de başlık gördüğünüz gibi son derece akademik oldu.

***

Ne diyordum? Haa...

Yasaklansın kardeşim bu program!

Türk görenek, gelenek, örf ve âdetlerine külliyen aykırı bir şey bu!

Nedir Türk geleneği? Anne ne yaparsa yenir! Gak guk edilmez. Yanıksa yanık, çiğse çiğ. 29 yıl boyunca annemin Kalamiti Jeyn köftelerini yedim, (başka yemekleri değil ama köfteleri felaketti) bir gün sesimi çıkartmadım.

Ama ne oldu? Yemekteyiz programı yüzünden bu harikulade gelenek sona erdi.

Son bir aydır yaptığım her yemek puanlamaya tabi tutulur oldu.

Anladık iyi yemek yapamıyorum. Yağı, suyu, tuzu bir şeyi fazla veya az kaçıyor. Tamam ama iki buçuk yıldır sessiz sedasız lüpletilirken kötü yemeklerim, son bir aydır çılgın bir eleştiriye maruz kalıyor.

Dün az daha bir Manita Bey dolması yapacaktım.

MB (Merkez Bankası değil!) iki gündür bildiğiniz gibi hasta nümeroları yapıyor. (O hasta olmasın diye az daha beyin kanamasından cortlatıyordum) Oram ağrıyor, buram çınlıyor diye eve gelir gelmez “kanepe adam” moduna girdi. (Kanepe adam modu: Üst baş bile değişmeden kanepeye uzanılır. Uzanış o uzanış...)

İyi girsin. Ben de “anne” moduna girip “hasta çocuk” mönüsü yaptım: Çorba, tavuk, pilav ve muhallebi. (Pilav ve muhallebi özel istek)

Güzel güzel pişirdim yemekleri, hazırladım sofrayı.. (Muhallebi denilen şeyi de hayatımda ilk defa yaptım bu arada. Evet çünkü çocuğum yok!)

Yiyor ama bir yandan da kaşı gözü oynuyor.

“Ne oldu?” dedim.. “Hiiiç” dedi. “Beğenmedin mi?” dedim..

“Valla” dedi, “yani gerçek bir değerlendirme istiyorsan.. Pilav yağlı olmuş, bir puanı bundan dolayı kesiyorum. Çorba fazla limonlu olmuş, içerken dilim büzüştü, bir puan da buradan kesiyorum, tavuk fena değildi ama yani hasta bir insana sanki biraz daha özel bir şey yapılsa iyi olurdu. Sofra her zamanki gibiydi, farklı bir özen yoktu, iki puanı da oradan kesiyorum, limonlu muhallebi, fena değildi ama ne bileyim, hiç yemedim bu güne kadar. Başka tatlara alışığım sanırım. Üstün başın da düzgün değildi. Toplam puanım 4...”

Tiheeeeyt diye üstüne tam atlayacaktım “yaklaşma, bulaştırırım mikropları!” deyip üstüme üstüme üflemeye başladı.

Şöyle ağız tadıyla bir yastık dalaşı yapamadık ama ceza olarak bulaşıkları ona yıkattım.

Ve ne oldu: Hasta adama bulaşık yıkattığım için sonra vicdan azabı çekim.

Bütün bunlar neden oldu? Yemekteyiz programı yüzünden. Rezalet!

Tekrar ediyorum: Bu ülkeniiiiin... gelenek görenekleriiiiiee... korunmak isteniyorsaaaa... bu meşum pirograaağğm.. Kaldırılsın efenim. Kaldırılsın. Olmaz böyle. Gördüğünüz gibi... dağılıyoruz.

DİĞER YENİ YAZILAR