Arka Bahçe’de son günler, kaçırmayın derim

Haberin Devamı

İstanbul’un efsanevi mekanlarından “Arka Bahçe” bu ayın sonunda kapanıyor. Yazık ki sezon kapanışı değil. Hisarüstü’nün en muhteşem noktasındaki bu yer bir daha açılmayacak. En azından orada.

Bilenler bilir İstanbul’da bir devri başlatan yerdir Arka Bahçe. Tarif etmesi kolay değil. Yıllar önce Hürriyet’te yazdığım bir yazıda “anneanne bahçesinde sayfiye tembelliği” diye bir tarifle anlatmaya çalışmıştım. Hakikaten de öyle bir yer. Hepsi bir boy kesilmiş Uganda çimli, jilet gibi havuzlu bir yer değildi. Bir köşesinde erik ağacı, bir köşesinde teneke içinde ortancaları, bir başka köşesinde küçük komik taş havuzuyla bizden, geçmişimizden bir yerdi. İngiliz, Amerikan veya “Beyaz Türk” yeri değildi. Yamukluğu, yumukluğu, biraz eksik, biraz yarım haliyle, gizli ve açık köşeleriyle, sürprizleriyle renkli, doğal bir yerdi. Hallenmemiş, bir şey olmaya özenmemiş, bu nedenle de çirkinleşmemiş bir yerdi. Rahmetli anneannemin artık olmayan bahçesi gibiydi. İnsanı mutlu eden bir yerdi.

Bir ilkti ayrıca. Bir masa, kenarında 4 sandalye hükümranlığına isyan etmiş ilk yerdir. Bahçede minder, hamak hadisesini yaratan, şehir içinde “serseriliği” bize yaşatmış, bu işini parayla değil ruhla olabileceğini göstermiş ilk ve bütün şık şıkırdım taklitlerine rağmen tek yerdi. Kriz zamanlarında işsiz kalmış nice finansçıya, tekstilciye, filmciye, reklamcıya, gazeteciye, yazara, çizere sığınacak bir kovuk açmış bir yerdi. Kalın kalın Orhan Pamuk’ların, Ahmet Altan’ların, Proust’ların ceviz gölgesinde okunup bitirildiği yerdi. Yazık ki 31 Ekim’de kapanacak. Son 15 güne girdik. Yeri ünlü göz cerrahı Sinan Göker satın almış. Kendisine ev yapacakmış. Ne diyelim.. Hayırlı olsun. Boğaziçi İmar’la boğuşmalarında Allah kolaylık versin.

Bu yazı Arka Bahçe’ye gelip aşık olmuşlar, erik toplamışlar, çakırkeyif olup hamağında öğlen uykusunu uyumuşlar, erguvanlar açarken derdini unutmuşlar, sabaha kadar yıldızları seyretmişler, boğazdan geçen vapurları saymışlar, yaşamak ne güzel bir şey demişler için yazdım. Bunun için İstanbul dışında oturanların canlarını sıkmayı da göze aldım. (Bundan dolayı çok özür dilerim.) Ancak bir vefa borcu ödemek zorundaydım. Varsa benim gibiler bilsin ve istiyorlarsa geçmiş güzel günler gidip yad etsinler istedim. Bu kadar.

Mühim not: Dört gün yokum.

DİĞER YENİ YAZILAR