60 bin dolara 24 günde dünya seyahati

Haberin Devamı

Son zamanlarda duyduğum en uçuk şey bu oldu: Amerikalı bir seyahat şirketi özel uçakla 24 günde dünya seyahati yaptırıyor müşterilerine. Peru’dan Moğolistan’a kadar her yer! Bir ömürde ancak gidilecek yerleri 24 günde bitiriyorsun!

Evet 60 bin dolara ama nasıl!

Alıyor seni evinden, özel havaalanında bekleyen özel jetine bindiriyor sonra nokta nokta görülmesi gereken yerlere uçuyorsun. Uçak ziyaret edilecek noktaya en yakın küçük bir havaalanına iniyor, çekin çekout, bagaj al, bagaj ver, sıra bekle, aktarma yap derdin olmadan uçuyor, hop otobüsüne biniyor gidiyorsun.

Uçaklar tümüyle özel olarak yeniden tasarlanmış. 228 kişilik bir Boeing 757 mesela, 88 kişilik hale getirilmiş. Veya 110 kişilik daha küçük bir uçak 25 kişilik hale. Yatabiliyorsun, kalkabiliyorsun, dolaşabiliyorsun, mecbursan işini takip edebiliyorsun vs vs.

Uçaklarda pilot ve hosteslerden başka bir de aşçılar ve doktorlar var. Yemekler tümüyle özel yapım. Elbette ki gurme işi.

Uçakta yol boyunca gidilecek yerler hakkında seminerler veriliyor. Afrika’ya giderken National Geography’ciler, Tibet’e giderken bir Budist rahip, Efes’e giderken bir Bizans uzmanı gibi konusunda bir numara insanlar uçakta harıl harıl mevzuu anlatıyor. Yetmezse uçaktaki kütüphaneden kitap veya DVD alıp kendin de bilgini arttırıyorsun.

O kadar acayip ki pazartesi Tanzanya’da çita peşindesin, Çarşamba günü Kamboçya’da Angkor tapınağındasın, Cuma günü Hindistan Taç Mahal’desin, Pazar günü deve üstünde Moğolistan Gobi çölünü aşıyorsun, Salı günü Nil nehrinde bir gemide Luksor’a gidiyorsun, Çarşamba Fas Marakeş’te yılan oynatıcılarına bakıyorsun, Cuma günü Peru Maçu Piçu trenindesin.. Yahu insanın aklında hangi biri kalır ki!

Hayatımda duyduğum en berbat seyahat biçimi. Tur hadisesine oldum olası gıcığımdır. Otobüsten in otobüse bin, müzeye gir, müzeden çık, lokantaya gir, lokantadan çık, otele gir otelden çık dışında bir haltın olmadığı bir şeydir benim için tur.

Fakat bu hepten uçuk. Disneyland kültürünün iyice hormonlanmış bir başka versiyonu! Gitmiş olanlar bilir Disneyland’larda dünyanın her köşesinden bir parça vardır. Sabah kahveni New Orleans köşesinde içip, öğlen yemeğini Hindistan köşesinde yiyip, öğleden sonra çayını pek ala Mont Blanc’ın tepesinde içebilirsin. Üstelik hepi topu 33 dolara!

Duyduğumdan beri düşünüyorum. Kim gider ulan bu tura? Sitesine girdim şirketin, baktım bir dahaki seneye kadar olan tüm turları satılmış! Millet kişi başına 60 bin dolarlarını çatır çatır yatırmış yani! Karı koca gitseler 120 bin!

En küçük bir dokunma yok, en küçük bir hadisenin içine girme yok, en küçük bir anı, macera, heyecan, tutuklanma, arabayı patates etme, otostopçu alıp cenaze konvoyu arasında sıkışıp kalma, bağırsakları bozma, yolu kaybedip kendini Gümüşhane’de bulma... Yok. Tam bir hap! Hatta fitil! Dünya turu fitili!

“Yahu otursunlar televizyon karşısında belgesel seyretsinler ne farkı var?” dedim arkadaşıma kıkır kıkır güldü. “E o zaman bilmemne tapınağının önünde bir fotosu olmadan nasıl hava atacak?”

Hava atmak uğruna duyduğum herhalde en acayip şey. Yeni yetme zenginlere veya hayatı boyunca çalışmak dışında bir şey yapmamış keko eski zenginlere 24 günlük anti kıro paketi. Fotoşopla da halledilirdi halbuki bilmemne tapınağı önündeki foto olayı.

Hızlı okuma diye bir şey vardı bir zamanlar. Woody Allen, benim bir türlü bitiremediğim “Suç ve Ceza”yı mı ne okumuş. “Ne anladınız?” diye sormuşlar. Dalga geçmek için “Olay Rusya’da geçiyordu” diye cevap vermiş.

Gittin mi Timbuktu’ya? Gittim. Ne hatırlıyorsun? Yemeğimde kum vardı. E bravo.

DİĞER YENİ YAZILAR