Marş, ezan ve çılgın çığlıklar!

Haberin Devamı

Akşam maç var diye (herhalde) yanı başımdaki çocuk yuvasından sabahtan beri “marş” yayınlanıyor. İçinde “Türkiye ileri!” “Türkiyem yaşa var ol” “Türkiye sen en büyüksün” “Türkiye ez onları, döv onları, biç onları” sözleri geçen (halk arasında “Türk’ün Türk’e propagandası” yani TTP dediğimiz) ne kadar şarkı varsa hepsi tek tek çalındı.

Kendi kendilerine çalsalar gene itiraz etmeyeceğim. Hoparlörler dışarı çıkartılmış ama nasıl bir bangırdatma, anlatılır gibi değil.. Göz gözü görüyor, kulak kulağı duymuyor vaziyeti.

Sözünü ettiğim çocuklar bu arada sıfır altı yaş arası. Bilmiyorum gözünüzün ve kulağınızın önüne geliyor mu?

Bir yanda çığlık atmaktan büyük bir zevk alan 0-6 yaş arası 20 tane velet, bir yanda “ez, gebert, yala, yut” diyen korkunç marşlar!

Üçüncü tura gelindiğinde çıldırmak üzereydim zira tam o sırada öğle ezanı da okunmaya başladı.

Marş, ezan ve çılgın çığlıklar!

Korkunç bir günahın cezasını çekiyorum belli ama neydi bu günah bilmiyorum.

Tenor müezzin modası var biliyorsunuz. (Müezzinin modası yoktur demeyin sakın döverim!) Piyasaya ne zaman İbrahim Tatlıses, Mahsus Kırmızıgül, Özcan Deniz gibi kedi sesliler hakim oldu camilerden de o sesleri duymaya başladık. Gitti o davudi sesli müezzinler geldi miyavlar gibi ezan okuyan müezzolar.

Bunu belirtmek zorunda değilim ama ben ezanı severim. Daha doğrusu severdim. Sabah sessizliğinde, tek bir camiden gelen, efendi bir sabah ezanı cidden çok hoşuma gider. Ve bunu en son 5 yıl evvel Şirince’de duymuştum. Bir daha da kalın sesli bir hocadan güzel bir ezan dinleyemedim. (Hayır AKP’li değilim... Hayır AKP’li değilim... Hayır AKP’li değilim..)

Ama bu ince sesli, inleye inleye, mıyklaya mıyklaya ezan okuyan müezzinlerden cidden nefret ediyorum. (Hayır din düşmanı değilim.. Hayır din düşmanı değilim.. Hayır din düşmanı değilim...)

Hele bizimki iyice abartmış durumda. Bir nağmeler, bir nağmeler... inanılır gibi değil! Arada “Alaaaaahhh” diye bağır, rakı sofrasına bir yumruk indir yani. Öyle bir “gazinosal” ezan durumu.

Ve tabii ki son seste! Niye? Çünkü anladığım kadarıyla camiler arasında bir rekabet de söz konusu! Zira eskiden gayet normaldi ses düzeyi, ne zaman ki Hareket Sitesi tarafından gür bir ezan duymaya başladık, bizimki de sesi yükseltmeye başladı. O bir gıdım daha, bu bir gıdım daha derken şu an ezan okunurken mahallede kimse konuşamaz durumda. (Aynı durum daha da berbat olmaz üzere Sultanahmet bölgesi için geçerli. Milleti yerinde hoplatacak kadar sesler açık. Üstelik dip dibeler ve hepsi birden okuduğu için de çekilmez bir ses karmaşası söz konusu. Şu ezanları nöbetleşe okusalar olmaz mı? Bu arada o kadar bağırttırıyorlar, yiyorsa hoparlörsüz okusunlar bakalım..)

Velhasıl kelam marş üstü ezan da başlayınca kendimi yuvada buldum. Dedim “Bu ne yav! Delirdiniz mi?”

Ah o tatlı ana okulu öğretmenleri nasıl şaşırdı nasıl şaşırdı anlatamam. Ben uzaylıyım ve hepinizin burunlarını almaya geldim demişim gibi nasıl masum ve şaşkın bakıyorlardı.

Aynı şeyi daha önce hoca da yapmıştı. Yüzüme dünyanın en acayip şeyini söylemişim gibi baktıydı uzun uzun.

Aha işte sorun tam da bu! O kadar kaptırmış gitmişiz ki kendi yaptıklarımıza iyice saçmaladığımızın farkında değiliz. Normali bu abartılı hal sanıyoruz.

Yok mudur bunun arası yahu?

DİĞER YENİ YAZILAR