Gündem farklılığı!

Dağ-taş, dere-bayır dolaştım bir hafta. Yüzlerce insanla havadan sudan konuştum. Biri bile gazeteci olduğumu bilmiyordu üstelik

Haberin Devamı

Dağ-taş, dere-bayır dolaştım bir hafta. Yüzlerce insanla havadan sudan konuştum. Biri bile gazeteci olduğumu bilmiyordu üstelik.

Kimi fındık fiyatlarının düşüklüğüne ağlıyordu, kimi işsizliğine...

Yeğenini toprağa vermiş bir şehit amcası bile çıktı karşıma!

Atatürk’ün büyük boy fotoğraflarının bulunduğu kasaba lokantalarında iftar yemeğine buyur ettiler beni...

İşsizdiler, gırtlağa kadar borç içindeydiler ve gelecekten umutsuzdular... Bunları konuştuk.

Ama birinin bile “irtica geliyor” diye bir endişesi yoktu. Korkmuyorlar mıydı, habersiz miydiler; yoksa buna ihtimal bile vermiyorlar mıydı bilemem...

***


Tatil bitti, “şehir gerçeği”ne döndüm... “Gündem” yazarıyım ya; mecburen televizyonu açtım, ilk iş olarak internette dolaştım, okunmadık gazete bırakmadım.

Benim konuştuklarımın oralı bile olmadığı farklı bir “gündem”le karşılaştım:

İrtica tehlikesi, laiklik tartışması!

Cumhurbaşkanı demiş ki, “İrtica tehdidi tırmanıyor. Laikliği korumak için gerekirse özgürlükler kısıtlanabilir...”

Başbakan demiş ki, “İrtica diye bir tehdit yok...”

Dün Genelkurmay Başkanı dedi ki, “İrtica tehdidi vardır ve her türlü önlem alınmalıdır!”

Ben “devlet yönetiminde uyum” diye işte buna derim!

***


Bir de “dışarıdan gazel okuyanlar” var:

“Aman irticadan, laiklikten söz etmeyin; Allah korusun yabancı sermaye kaçar, borsa düşer, ekonomi tepetaklak gider...”

Bir Allah’ın kulu da çıkıp bu gafillere, “Bre şaşkınlar... Koskoca Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı laiklik üzerindeki tehditten söz ediyor. Bu konunun üzerini kapatırsak ve gerçekten böyle bir tehlike varsa; o zaman irticaya teslim ettiğiniz bir devletin ekonomisi daha mı iyi olacak? Öyle bir devlette borsanın kalacağını, yabancı sermayenin koşarak geleceğini mi sanıyorsunuz?” demiyor.

***


Kısacası; halkın gündemiyle yönetenlerin gündemi farklı...

Yoksulluk, işsizlik, açlık, umutsuzluk yönetenleri ilgilendirmiyor; irtica tehlikesi ise halkın pek umurunda gibi görünmüyor!

Hangisi daha “tehlikeli” bilemem ama, halkla yönetenlerin birbirinden hızla uzaklaştığı su götürmez bir gerçek!

*****


DÖNÜŞ!
Beş gün yoktum ortalarda ya, bini aşkın e-posta gelmiş... Eğer şimdi hepsini tek tek yanıtlamaya kalksam, bana bir “Ayder” daha gerekir!

Ne mi ya da neresi mi bu Ayder?

Varın onu da siz bulun!

Ne de olsa bana biçilen “yazarlık” elbisesinde yediğini, içtiğini, gezdiğini, gördüğünü anlatmak yok...

Ama şu kadarını söyleyeyim; yağan yağmura bıraktım kendimi, ıslak çimlere uzandım, inanmazsınız ama şelalede bile yıkandım; hem de bu mevsimde!

Kısacası; beynimi, tekrar kafatasımın içine oturttum da geldim!

“Nerelerdesin be adam?” diyen herkese merhaba!

*****


Günün Sorusu
“Türkiye’de irtica yoktur” diyenlere:

Ay’da mı yaşıyorsunuz be kardeşim?

*****


Çarşamba’yı bırakın devlet dairelerine bakın!
Başbakan Vekili ve Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin de irtica tartışmalarına katıldı.

Önceki gece TBMM’de verilen yeni yasama yılı resepsiyonunda bazı meslektaşlarımız kendisine Fatih’in Çarşamba semtini hatırlatarak sormuş:

“İnsanların sarıkla-cüppeyle sokaklarda dolaşmaları irtica ile ilişkilendiriliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?”

Şahin’in yanıtı ise oldukça şaşırtıcı olmuş: “Kılık Kıyafet Yasası’nda cüppe ve sarığı kimlerin giyeceği belirlenmiştir. Bunların dışındaki kişilerin giymemesi lazım. Dışarıda o kıyafetle dolaşılmaz. Dolaşan varsa, tabii ki gerekli işlemlerin yapılması lazım!”

Başbakan Vekili olduğunu unutup, muhalefet lideri gibi “işleri iktidara havale eden” Sayın Şahin’e bir önerim var:

Bırakın Çarşamba’yı da Kılık Kıyafet Yasası’nın önce devlet dairelerinde uygulanmasını sağlayın.

Bu sütunlarda türbanla görev yapan devlet hastanesi doktorlarından ve diğer kamu personelinden onlarca örnek verdim. Hangisi için bugüne kadar ne gibi bir işlem yaptınız?

Çarşamba’da yasaya aykırı dolaşılmayacak ama devlet dairelerinde dolaşılabilecek...

Öyle mi Sayın Başbakan Vekili?

DİĞER YENİ YAZILAR