Cuma, dükkânı kapa!

Son yıllarda İslâm’a uygun yaşama tarzının hızla yaygınlaşması, günlük hayatımızda da etkilerini göstermeye başladı

Haberin Devamı

Son yıllarda İslâm’a uygun yaşama tarzının hızla yaygınlaşması, günlük hayatımızda da etkilerini göstermeye başladı. Biliyorsunuz; Cumhuriyet rejiminin kabulünden bu yana resmi tatil günümüz, sadece “pazar” günleriydi. Esnaf, pazar günleri dışında dükkânını açık tutmaya özen gösterir, hasılatının düşmemesi için kendisine verilen yasal çalışma saatlerini sonuna kadar kullanırdı.

Şimdi ise cuma namazı saatlerinde kepenk indiren süpermarketler, lokantalar, mağazalar görmeye başladık. Hatta namaz saatinde taksi bulmak bile olanaksızlaştı.

Peki; düne kadar dinimize bağlı değil miydik?

Ya da bugün daha fazla mı bağlıyız?

Ve bence çok daha önemli bir soru:

Aslında bizim dindarlığımızın seviyesi aynı da yeni bir “trend”in yansıması mı son zamanlardaki “namaz” izni?

***

Alışveriş sektörü, rekabetin kıyasıya yaşandığı sektörlerimizin başında gelir.

Özellikle büyük mağazalar bırakın “öğle tatili” yapmayı, sabahın köründe açılıp, gece yarılarına kadar hizmet verirler.

Ne 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda tatil yapar çoğu, ne de dini bayramlarda...

Ama bu sektördeki kıran kırana kavgaya karşın, 1.381 mağazalı dev bir “zincir” var ki; o, kuruluşundan bu yana “cuma namazı” saatlerinde kapılarına kilit vuruyor.

Bu kuruluşu siz de iyi biliyorsunuz:

Kurucuları arasında Başbakan’ın danışmanlarından Cüneyd Zapsu’nun da bulunduğu BİM.

Bugün BİM’in hisselerinin yüzde 47,16’sı halka açık. Diğer büyük hissedarlar ise yüzde 21,99 ile Mustafa L. Topbaş, yüzde 19,57 ile Abdurrahman Khereji, yüzde 4,50 ile A. Afif Topbaş, yüzde 4,15 ile Zuhair Fayez ve yüzde 2,63 ile de İ. Halit Çizmeci.

Tam 8 bin 332 çalışanı bulunan bu süpermarket zincirinde normalde “öğle tatili” uygulaması yok.

Cuma günleri ise namaz saatine kısa bir süre kala 1.381 mağazada birden “Sayın müşterilerimiz. Cuma namazı nedeniyle mağazamız tatile girecektir. Lütfen kasalara yöneliniz” anonsu yapılıyor ve kapılar kapatılıyor.

Bu uygulamayı dün BİM Operasyon Komitesi Üyesi Galip Aykaç’la konuştum.

Yaptıklarında bir tuhaflık olmadığını belirterek, aynen şunları söyledi:

“Biz sadece bu dünyayı değil, öbür dünyayı da düşünüyoruz. Eğer çalışanlarımız öbür dünyada hesap verirken, ‘Biz aslında cuma namazına gitmek istiyorduk da mağazamızın yöneticileri izin vermiyordu’ derse, bunun vebalini alamayız.”

Tam bu noktada Galip Bey’e; “Bu durumda cuma namazı izni vermeyen tüm kamu ve özel kurum yöneticileri vebal mi almış oluyorlar?” diye bir başka soru daha sordum.

Aldığım yanıt, “Elbette. Hepsi vebal alıyorlar” oldu.

Haydi özel sektörü anladık; ama kamu sektörü adına “vebal” Sayın Başbakan’da... Çünkü “yürütme”nin başında o var.

Demek ki o da yakın bir gelecekte, “Ben de bu vebali almak istemiyorum. Kamu daireleri cuma günleri namaz saatinde kapalı olacak” gerekçesiyle karşımıza çıkabilir.

***

Sakın yanlış anlaşılmasın:

İsteyen istediği zaman açar dükkânını, istediği zaman da kapatır!

Ama kendinizi o mağazalarda çalışanların yerine koyun:

Yöneticileriniz size “cuma namazına git” diye izin verirken, gitmeyip de başka bir şey yapabilir misiniz?

Bu da “vicdani bir yönlendirme ve baskı” sayılmaz mı?

“İşyeri kapatma” uygulaması yerine, “isteyene izin verme” daha akılcı bir yöntem değil mi?

*****

KPSS değil, sabır sınavı!
Yüzbinlerce üniversite mezunu işsizin kalbi bugünlerde biraz daha hızlı atıyor: Çünkü yarın Kamu Personeli Seçme Sınavı var ve kaderleri bu sınava bağlı...

Ya iyi bir puan alıp, devletimiz de uygun görürse “devlet memuru” olacaklar ya da yaşadıkları belirsiz süreç devam edecek.

Gelin görün ki; bu sınava girebilmek bile başlı başına bir “sınav...”

Sabır sınavı!

Karslı okurum Pınar Ekiz, sınava girmek için gereken işlemleri yapmış ve 35 YTL’yi bankaya yatırmış. 2 YTL de kılavuz parası vermiş. Sonra da sınava giriş belgesinin eline ulaşmasını beklemeye başlamış.

Ama haftalar geçmiş; belgeden eser yok.

Bunun üzerine Pınar, Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi’ni arayıp, bir aksaklık olup olmadığını öğrenmek istemiş.

Aldığı yanıt, “3,5 YTL daha yatıracaksınız. Bu parayı yatırın, makbuzla Kars’taki ÖSYM Bürosu’na gidip (dün akşama kadar) belgenizi alın. Yoksa sınava giremezsiniz” olmuş.

Pınar dün telefondan sinirinden ağlayacak haldeydi. İki gün kalmasına rağmen sınava nerede gireceğini bile bilmiyordu.

“Devlet işin ucunu gösterip para kazanmanın derdinde. Biz kimsenin umrunda bile değiliz. İşe alacaklarını zaten sözleşmeli olarak alıyorlar; kimse onlara KPSS falan sormuyor” diye isyan ediyordu.

***

Basit bir sınavda bile vatandaşından bu kadar “ah” alan devlet yöneticileri; sizi cuma namazı bile kurtaramaz!

‘SAYIN’I HAK ETMEK
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisinden Tayyip Erdoğan diye söz edenlere kızmış ve “Tayyip Erdoğan değilim ben, Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım. Bu hakarettir” demiş.

Eeee; ne demiş atalarımız, “Ne ekersen, onu biçersin!”

Önce siz “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı” gibi davranacaksınız, kendinizi o koltuğa oturtan halka hak ettiği gibi davranacaksınız ki; o da sizi başının tacı etsin.

Çiftçiye “Ananı da al git lan” derseniz, oğlunu şehit vermiş annelere “Askerlik yan gelip yatma yeri değil” mesajını gönderirseniz; birilerinin de sizi isminizle çağırmasına diyecek sözünüz kalmaz!

GÜNÜN SORUSU:
Suudi Kralı’nın mülkiyetindeki Sevda Tepesi’ne imar izni verilmesi için çalışmalara başlanmış.

Hani hukuk devletlerinde kişiye özel düzenleme yapılamazdı?

DİĞER YENİ YAZILAR