Kadın eve gelinlikle girer, kefenle çıkar!

Bir televizyon dizisinde aldatılan mağdur kadını oynayan aktrisin adı gerçek hayatta bir "aldatma" olayına karışınca kendimizi ihanete uğramış hissettik...

Haberin Devamı

Bir televizyon dizisinde aldatılan mağdur kadını oynayan aktrisin adı gerçek hayatta bir "aldatma" olayına karışınca kendimizi ihanete uğramış hissettik...

Oysa ekranlarda "takılıp kaldığımız" 300, bilemediniz 500 kişi de bizler gibi kanlı - canlı...

Ve en az bizim kadar iyi, kötü, kalleş, cesur, nazik, hoyrat onlar da...

Duymuşsunuzdur; o 300-500 kişiden biri olan ve ekranlarda her fırsatta boy gösteren taverna şarkıcısı Selami Şahin, geçen cumartesi günü sahneye çıktığı barda, herkesin önünde eşi Didem Şahin'i dövmüş...

"Aliye" olayı ne kadar gerçekse bu olay da o kadar gerçek ve acımasızca...

VATAN'ın bugün sürmanşete taşıdığı "Kocamla başım dertte" başlıklı haberi iyi okuyun...

Çünkü bu haber, diğer bazı gazetelerdeki gibi sırf "magazin koy, okur tavla" yaklaşımıyla taşınmadı sürmanşete...

"Evlendiğimiz günden bu yana, 21 yıldır dayak yiyorum" diyen Didem Şahin'in, "Neden bu işkenceye bunca yıldır tahammül ettiniz?" sorusuna verdiği yanıt, bu haberi oraya çıkardı:

"Kadın evine gelinlikle girer, kefenle çıkar diye öğrettiler bize... Üç çocuğum için, namusum için, şerefim için aldatılmayı da dayak yemeyi de sineye çektim."

Şimdi sorarım size:

Ülkemizde kaç kadın bu "anlayış" yüzünden koca dayağına boyun eğiyor?

Kaç kadın aldatıldığını görmezden gelmek zorunda kalıyor?

Kaç kadın haksızlığa göz yumuyor?

Yanıt belli: Milyonlarca!

Doğuştan modacı değiller ki
Dün meydanlarda Kadınlar Günü'nü kutlayan kadınlar değil bunlar. Onlar bırakın Kadınlar Günü'nü kutlamayı, evlerinden bile çıkamıyorlar; seslerini çıkaramıyorlar.

Her şey "kapalı kapılar ardında" yaşandığı için tutunacak dal da bulamıyorlar.

Biliyorlar ki isyan bayrağını çektiklerinde yuvaları dağılacak... Çocukları ellerinden alınacak...

Çünkü hiçbiri "doğuştan modacı" değil Aliye gibi...

Kapıyı çarptıklarında beş parasız kalacaklarının ve kendilerini Aliye'nin oturduğu "ultra lüks ev"in beklemediğinin farkındalar...

Tek çözüm, susmamak
Diyeceksiniz ki "Laf salatası bunlar, çözüm önerin var mı?"

Tek bildiğim, mağdur kadınlar Didem Şahin gibi çıkıp her şeyi açık açık anlatmalı... Ama 21 yıl beklemeden!

Onlar anlatmalı; biz de bugün VATAN'ın yaptığını yapıp en okunacak yerlerden bu haberleri aktarmalıyız sizlere...

Ki, "kapalı kapılar ardındaki işkence"lerin asla gizli kalamayacağını görüp korksun insanlıktan nasibini almamış bazı erkekler...

Kısacası, bıkmadan, korkmadan konuşmalı, yazmalı ve tartışmalıyız...

Yoksa Kadınlar Günü kutlamalarında meydanlar sadece "zaten özgür" kadınlara kalır...

Tıpkı dün olduğu gibi!

Keyfi yerinde olanlar!
Kara Kuvvetleri Komutanı'nın, hem de bir savcımız tarafından "çete kurmakla" suçlanması; kimilerine göre AKP'lileri sevindirdi...

Çünkü böylece laiklik yanlısı olduğu bilinen bu komutanın, Genelkurmay Başkanlığı'na giden yolu en azından tartışılır hale geldi!

Ben bu görüşe kesinlikle katılmıyorum...

Evet, doğru; bu iddianeme birilerinin keyfine keyif kattı...

Ama bunlar AKP'liler değil; PKK'lılar...

Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri'yle çatışan, her gün üçer-beşer askerimizi, polisimizi şehit eden onlar!

Terör örgütünün internetteki sitelerinde atılan "zafer çığlıkları"nı okursanız, bunu kendi gözlerinizle de görürsünüz...

***

"Canım PKK sevinmesin diye, böyle bir iddia görmezden mi gelinecekti?" diyenler çıkabilir...

Bunu tartışmak bile gereksiz.

Elbette hiçbir "yasa dışı faaliyet" hoşgörüyle karşılanmamalı.

Ama savcılar da iddianame hazırlarken, dedikodularla değil; delillerle hareket etmeli!

Aşureye dönen yazı
Dünkü "Muhbir vatandaş yine sahnede" ve "Kime yaradı" başlıklı iki farklı yazım birbirine karışmış...

Doğal olarak da ortaya "aşure" çıkmış...

Böyle durumlarda her ne kadar "masum" olsak da üzülmek bize düşüyor...

Bu teknik hata için hepinizden özür diliyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR