İki kadın, iki öykü, iki tavır!

Haberin Devamı

Önce bildiğiniz öykü:

Başbakan, Gezi Direnişi’nin en sıcak günlerinde ortaya müthiş bir iddia attı.

“Bir yakını”nın gelininin yanında bebeği olduğu hâlde, göstericilerin saldırısına uğradığını belirterek, bunun hesabını soracaklarını haykırdı.

Bir gün sonra Elif Çakır isimli türbanlı yazar, o kadını buldu. İstanbul Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun gelini Z. D’ydi bu genç kadın...

Arkadaşlarıyla adalara gittiğini, dönüşte Kabataş Vapur İskelesi’nin karşısında çocuğuyla birlikte kocasını beklerken, bir kadının “İşte Tayyip’in o... bunlar... Başımıza ne geldiyse bu baş örtüsü yüzünden geldi” diyerek, yanındaki kalabalığa kendisini hedef gösterdiğini...

Sonra da tekmelendiğini, tokatlandığını... Müdahale eden bir amca ile kızının 70-100 kişilik göstericiler tarafından öldüresiye dövüldüğünü... Kendisine geldiğinde ise üstünün başının idrar koktuğunu anlatıyordu.

Müthiş iddialardı bunlar!

Ancak ne hikmetse, Kabataş gibi 24 saat izlenen bir meydandaki MOBESE kayıtlarında böyle bir görüntü yok...

Öldüresiye dövülen o “amca ile kızı”nın hangi hastanede tedavi gördüğü; neden yaşadıkları olayı bir kez bile anlatmadığı bilinmiyor!

Ve en önemlisi:

O alçakça saldırıya uğrayan kadının kocası, bir kez olsun kameraların karşısına geçip karısına sahip çıkmadı! Hangi erkek böyle bir durumda karısına sahip çıkmaz ki?

İkinci öykü...

Eylem K. isimli 31 yaşındaki kadın, 27 Haziran Perşembe günü Ankara’daki Dikmen Caddesi’nde düzenlenen Gezi Parkı eylemine katıldı. 01.30’da gözaltına alındı ve “akrep” denilen araca bindirildi.

İfadesine göre araçta iki polisten biri Eylem K’nın göğsünü sıkarken, diğeri kalçasını ve cinsel bölgesini elledi.

Polis amiri olduğunu söyleyen biri, “Bu a... koyduklarımı koltuklara oturtmayın, alın altınıza ezin” dedi.

İlk olayda her şey belirsiz, kanıtsız ve tanıksız...

İkincisinde ise yer, zaman, olayın kahramanları ve tanıkları net bir şekilde biliniyor.

Başbakan; ilk olaydaki kadına sahip çıkıyor ve hâlâ o “meçhul” olayı kullanıp duruyor.

İkinci olaydaki kadının ise yüzüne bile bakan yok!

Sorum basit:

Eylem K’nın suçu, muhalif olmaksa...

Muhalefet etmenin yasak olduğu, muhalefet edenlerin insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldığı rejimin adı nedir?

Gezi!

Taksim Dayanışması dün bir açıklama yaptı: “Yarın (bugün) Gezi Parkı’na gidiyoruz. Parkımızı halka kapatanlara, mahkeme kararını elden tebliğ edeceğiz. Parkı yeniden gerçek sahiplerine, yani herkese açacağız. Kayıplarımızı anmak, taleplerimizi hatırlatmak ve polis şiddetini kınamak üzere 6 Temmuz Cumartesi günü saat 19.00’da mahkemenin gerekçeli kararıyla Taksim’de buluşuyoruz.”

Sözüm Başbakan’a: Bu kez polise gaz yerine karanfil atma talimatı verip bizi şaşırtmayı düşünmez misiniz?

AKM!

Biliyorsunuz Başbakan, “AKM’yi yıkacağız” demişti.

CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek bir süre önce Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vermiş ve AKM’nin kaderini sormuş. Bakan Çelik yanıtında, tadilat ve onarım işlemlerine mayıs ayında başlanan AKM’nin 2014’te hizmete açılmasının planlandığını bildirmiş...

Bilmeceyi çözün:

AKM, Başbakan’ın dediği gibi yıkılacak mı, soksa Çelik’in dediği gibi 2014’te açılacak mı?



GÜNÜN SORUSU

AKP’li Pendik Belediyesi özellikle bekârların tercihi olan 70 metrekarenin altındaki 1+1 dairelere yasak getirmiş... Gerekçe olarak da bu tür dairelerin “ailelere hitap etmemesini ve komşuluğu köreltmesini” göstermiş... Sorularım, “Vatandaşlarımızın yaşam tarzına müdahale etmeyeceğiz” diyen Başbakan’a:

Bir: Bu ülkede bekârlar köprü altında mı yatmalı?

İki: Bu karar, yaşam tarzına açıkça müdahale değil mi?



CHP’nin ‘darbe’ tavrı!

Mısır Ordusu bir yıl önce halkın baskısıyla diktatör Mübarek’i devirdi; Türkiye’de herkes bunun bir “devrim” olduğunu söyledi; “darbe” lafı ağza bile alınmadı.

Bu kez aynı polis dinci diktatör Mursi’yi yine halkın baskısıyla indirdi; Mursi’nin dostu AKP’lileri bırakın, “saf” CHP ve bazı “muhalif” gazeteler bile bunun bir “darbe” olduğunu haykırmaya başladı...

Tamam; ordu yönetime el koyarsa bu darbedir!

Yani geçen yılki de darbeydi. Ama o, bizdeki “dinciler”in hoşuna gidecek bir sonuca hizmet etmişti. Bu yüzden onların, Mursi’nin gönderilmesini sağlayan ikinci darbeye tepki göstermeleri doğal...

Benim merak ettiğim CHPnin tavrı...

Sahi, Sayın Kılıçdaroğlu; bu yılkinin darbe olduğunu kabul ediyorsanız ve kınıyorsanız, geçen yılkini neden coşkuyla karşılamıştınız?

DİĞER YENİ YAZILAR