Taksim’in ‘ilk’leri...

Haberin Devamı

İlk kez milyonlarca kişi “çevre” dostu bir eylemde buluştu.

İlk kez bir başbakan halkına “çapulcu” dedi.

İlk kez milyonlarca kişi “Evet, ben çapulcuyum” diye karşılık verdi ve eylem çevre dostluğu sınırını aştı.

İlk kez hiçbir örgüte bağlı olmayan muhalifler, bireysel olarak meydanlara, caddelere fırladı.

İlk kez bir eylem “toplumsal direniş”e dönüştü.

İlk kez sağ-sol, Fenerbahçe-Beşiktaş-Galatasaray, heteroseksüel-homoseksüel, Kemalist-İslamcı yan yana aynı eylemde buluştu.

İlk kez bir hükümet bu kadar büyük bir kitle tarafından istifaya davet edildi.

İlk kez bir başbakan hakkında bu kadar ağır sözler söylendi.

İlk kez bir başbakan, halkı hakkında bu kadar ağır sözler söyledi.

İlk kez bu kadar çok sayıda kişi aynı anda, başlarına gelebilecek kötü “şey”leri umursamadan yüreklerini ve bedenlerini ortaya koydu.

İlk kez bu kadar kararlı ve uzun bir direniş yaşandı.

İlk kez bir “kurtarıcı” ya da “önder” beklenmedi.

İlk kez halk, siyasetçilerin önüne geçti.

İlk kez polis Türk bayrağına tazyikli su sıktı.

İlk kez bir direnişte sanatçılar, vücutlarını halka kalkan

etti.

İlk kez anneler ve babalar çocuklarıyla birlikte bir eylemde buluştu.

İlk kez beş yıldızlı bir otel, polisin biber gazlı baskınına ev sahipliği yaptı.

İlk kez bir alışveriş merkezi “Eylemci arıyoruz” bahanesiyle basıldı.

İlk kez o alışveriş merkezindeki sıradan insanlar, toplu protestoyla polisi dışarı attı.

İlk kez sosyal medyada bir “cadı avı” başlatıldı.

İlk kez bir başbakan direnen insanların karşısına, yandaşlarını çıkardı.

İlk kez bazı liboşlar kendilerini halkın yanında tavır almak zorunda hissetti.

İlk kez bazı haber kanalları halktan özür dilemek zorunda kaldı, yöneticileri istifa etti.

İlk kez ateistler; dindarların rahatça namaz kılabilmeleri için güvenlik şeridi oluşturdu.

İlk kez halk eylemcilerden korkmadı, yaralıları ve polisten kaçanları evine aldı.

İlk kez doktorlar kelepçelendi.

İlk kez sokaklarda bu kadar çok gaz maskesi, deniz gözlüğü ve Türk bayrağı satıldı.

İlk kez polis bazı caddelere ve meydanlara çıkamadı.

İlk kez ABD ve Avrupa Birliği, iktidarı şiddetle kınadı.

İlk kez Batı medyası Türkiye’den bu kadar çok yayın yaptı ve iktidarı övmedi.

İlk kez iktidar Batı basınına da ayar vermeye kalktı.

İlk kez halktan hiç kimse askerden medet ummadı.

Bu “ilk”leri binlerce örnekle uzatmak mümkün...

Kesin olan bir şey var ki; o da Türkiye’nin artık yirmi gün öncesinin Türkiye’si olmadığı...

Huzur!

İstanbul Valisi ve İçişleri Bakanı ayrı ayrı açıklamalar yapıyor, sürekli olarak aynı sözü tekrarlıyorlar:

“Taksim’de huzur sağlanmıştır!”

Taksim Meydanı’na üç kişilik grupların bile çıkmasına izin verilmiyor...

Vali Bey ve İçişleri Bakanı, “Taksim’de huzur sağlanmıştır” diye demeç veriyor!

Beyler; buysa sizin “huzur” anlayışınız, işiniz kolay...

Bir sokağa çıkma yasağı ilan etmenize bakar her şey...

İstediğiniz kadar “huzur”u sağlarsınız boş sokaklarda ve boş

meydanlarda!



GÜNÜN SORUSU

AKP’nin Ankara ve İstanbul mitinglerinde MHP bayrakları açıldı ve Başbakan dâhil tüm AKP’liler bunu, “MHP’liler bizi destekliyor” diye yorumladı... Ne var ki; hiçbir MHP’li bu bayrakları sahiplenmedi... Bu durumda sorum AKP’lilere:

Acaba o bayrakları sizi destekleyen MHP’liler değil de... Partinizin tavrını artık onaylamayan ve MHP’ye geçen, bunu da size göstermek isteyen partilileriniz açmış olamaz mı?



Eli sopalı o adamlar kim?

Taksim’e çıkmak isteyen herkes önce TOMA’ların sıktığı kimyasallı suyla ıslatılıyor.

Sonra resmi kıyafetli polisler tarafından etrafları sarılıyor.

İşte; tam bu aşamada devreye “sivil giyimli, sakallı ve elleri sopalı adamlar” giriyor. Bunlar, resmi üniformalı polisin “gözetiminde”, etrafları sarılan kurbanları evire çevire dövüyor... Gözlerinden kin ve nefret akıyor!

Kurbanlar direnemeyecek hâle gelince “kravatlı ve iyi giyimli” başka siviller çıkıyor ortaya...

Resmi üniformalı polislerin yardımıyla yerdeki kurbanı kaldırıp, sürükleye sürükleye polis aracına götürüyorlar...

Burada sorulacak soru belli:

Sivil giyimli, sakallı, gözlerinden kin ve nefret akan o adamlar kim?

Yasalarımıza göre bu tür olaylara müdahalede görev alacak polisin bile kaskında numaralar olması gerekirken...

Kimlikleri bilinmeyen bu adamları polis neden arasına alıyor?

Neden tuttukları kurbanları o adamlara götürüp dövdürtüyor?

Neden onların verdiği talimatları hayata geçiriyor!

İstanbul Valisi’ne soruyorum:

Bu adamların hepsinin görüntüleri arşivlerde...

İleride bir gün “polis olmadıkları” anlaşılırsa;

başınıza gelecekleri düşünebiliyor musunuz?

DİĞER YENİ YAZILAR