Fethullah Gülen kime, neden ‘firavun, küstah ve ‘nemrut’ dedi?

Haberin Devamı

“Sıradan bir insan gelir, şöyle böyle konjonktürel olarak bir yerde bazı imkânları elde edebilir, dümene oturabilir.

Dümene oturduktan sonra da artık götürdüğü o vasıtanın içindeki insanların hiçbirinin hukukuna riayet etmez.

Hep tepeden bakar onlara. Hep ‘itab’ eder, ‘Yerinizde oturun’ der.

Adamlar bir şey söyleseler, ‘Az şurada dursanız da bir namaz kılsak, sen dümendesin. Az dursanız da burada bir dinlensek, nefes alsak’, ‘Kesin sesinizi. Siz anlamazsınız o işleri. Ben ne dersem o olur’ falan der...

Elde edilen imkânlardan kaynaklanan küstahlaşma, yalnızca kâfirlerle sınırlı değildir.

Hatta mümin bile olsa, ahlâken firavun olur. Sıfatları itibarıyla firavun olur.

Bazen nimetlerin sağanak sağanak baştan yağması; o da insanı böyle nemrutlaştırır. İnsan gaflete dalar.

İmkânların bolluğu onu şirazeden çıkarır...

‘Dediğim dedik’lik, şirazeden çıkarır...

Ahmak bir güruhun, hiç olmadık şeyleri bile alkışlaması şirazeden çıkarır.

Takdir edilecek şeylerin yanında tenkit edilecek şeyleri bile alkışlayan insanlar, onu küstahlaştırır. Bunlar küstahlaşma yollarıdır, hafizanallah!

Allah bazen küçük insanlara büyük işler yaptırır.

Nimetleriyle onları serfiraz kılar.

Bazıları ise bunu göremez.”

Hedefte kim var?

Bu sözleri Fethullah Gülen söylemiş...

Samanyoluhaber’de son yayınlanan vaazında aynen bunları demiş!

Peki kime demiş?

İşte onu açıkça belirtmemiş!

Ama belli ki “birine” çok net bir mesaj vermek istemiş:

“Bak sen bu kadar kötüleştin ve artık sana tahammülümüz de desteğimiz de bitiyor. Aklını başına almazsan biz bu araçta senin kaptanlığınla yola daha fazla devam etmeyiz!..”

Otuz bir yıllık gazeteciyim, yirmi yıla yakın bir süredir de yorum yazıları yazıyorum.

Üstelik bu yazılardaki üslubumun “çok sert” olduğu söyleniyor...

Ancak ben bugüne kadar kimseye “firavun” demedim...

Kimseyi “kâfirlikle”, “nemrutlukla” suçlamadım.

Sözüm ona “iyilik hareketinin başı” olan Fethullah Gülen bile bu kadar “kötü” sözler söyleyebiliyorsa; o “biri”nin başı fena hâlde belada demektir...

İktidar ile “cemaat”in arasının, özellikle başkanlık sistemi nedeniyle “açık olduğu”nun konuşulduğu şu günlerde, Fethullah Gülen‘in bu mesajı kime ve neden verdiğini takdirlerinize bırakıyorum!

On bürokrat!

Yurt dışından kadın getirip, üst düzey bürokratlara pazarlayan bir çete yakalanmış!

Ancak...

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmada adı geçen bürokratları korumak için, “ifadelerinin bile alınmaması” talimatını vermiş!

Gerekçe olarak da “özel hayatın gizliliğini” göstermiş...

Böylece 10’un üzerinde üst düzey bürokrat, gazetelere haber olmaktan kurtulmuş!

Hatırlayın; benzer operasyonlarda, fuhuş tacirlerinin cep telefonlarında isimleri olduğu için yüzlerce sanatçı, gazeteci, futbolcu, akademisyen, siyasetçi ve sivil toplum örgütü yöneticisi kameraların önüne çıkarıldı.

Hepsini bırakın, 300’ün üzerinde subay için İzmir’de “casusluk ve fuhuş” davası açıldı.

Savcılar, hiçbirinin “özel hayat”ını umursamadı; çoğunun yuvaları dağıldı.

Ama bu kez 10’un üzerinde bürokrat, esrarengiz bir şekilde korunuyor.

Ve ben ilk kez; bu zamparaların kimliklerini gerçekten merak ediyorum!

Sorum İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na:

Hani tüm vatandaşlar yasalar önünde eşitti?



GÜNÜN SORUSU

Sorum size:

Kendilerine “estetik ameliyat” hakkı da dâhil olmak üzere sayısız ayrıcalık getiren yasa teklifine “Evet” oyu verecek milletvekillerini karşınızda gördüğünüzde, “Bu oyu verirken utanmadın mı?” diye soracak mısınız? Sormazsanız, siz de bu “ayıbın” bir parçası olmayacak mısınız?



Uyan... (56)

İnönü Üniversitesi’nin eski Rektörü Fatih Hilmioğlu kanser... Cezaevinde bulunduğu için tedavi edilemiyor ve mahkeme ona insan olmaktan kaynaklanan en temel hakkını kullandırmıyor.

Günler birbirini kovalıyor, Hilmioğlu’nun hastalığı her gün biraz daha ilerliyor... O tedavi edilmediği için de ölümcül uyku apnesi hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen, Avukat Serdar Öztürk, Fatih Hilmioğlu salıverilene kadar tedaviyi kabul etmiyor! Tam 56 gündür devleti yönetenlere mektup gönderiyoruz ve bu büyük insanlık ayıbına dikkatlerini çekmeye çalışıyoruz...

Bugün sıra yeniden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’da.

Eğer siz de çeşitli cezaevlerinden tüm tutuklulara yaşatılan sağlık işkencesine tepki duyuyorsanız, kendi duygularınızı kaleme alın ve Başbakan’a gönderin:

Tel: (0312) 422 10 00

E-posta: bimer@basbakanlik.gov.tr

DİĞER YENİ YAZILAR