İsrail bizi niye öptü?

Haberin Devamı

Mavi Marmara saldırısının üzerinden tam 34 ay geçti ve İsrail özür dilemeyi hep reddetti.

Bunun üzerine büyükelçiler karşılıklı olarak çekildi; ilişkiler asgari düzeye indirildi.

Ancak ne olduysa önceki gün İsrail Başbakanı Netanyahu, birden bire özür diledi.

Bu özür sosyal medyada, “Neden yahu?” esprisiyle karşılandı.

Yine ABD...

Uluslararası ilişkilerde “detayı gösteren fotoğraflar” elbette önemlidir ama asıl önemlisi “büyük fotoğraf”tır.

Büyük fotoğrafı doğru okuyabilirseniz, olayların “neden”lerini daha doğru görebilirsiniz.

Son birkaç güne bakalım:

21 Mart 2013, Türkiye için çok önemli bir tarihti. Çünkü teröristbaşı, “kahraman” haline getirildi.

Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarında onun bir bildirisi okundu ve Apo örgütüne, “Silahları bırakın, yurdu terk edin” talimatı verdi.

Ne ilginçtir ki bu çağrının yapıldığı saatlerden sadece birkaç saat sonra ABD Başkanı Obama, Ortadoğu gezisine çıktı. İsrail ziyareti sırasında Netanyahu’ya, “Türkiye ile ilişkileri düzeltin” talimatını verdi.

Ardından bu sürpriz özür geldi!

Bu özür yayınlanan bir yazılı açıklamayla tüm dünyaya duyuruldu.

Netanyahu, telefonda Erdoğan’a saldırıda ölenler için tazminat ödemeyi kabul ettiklerini aktardı.

Buna göre, İsrail, Mavi Marmara saldırısında ölen her bir Türk vatandaşı için 100 bin dolar tazminat ödeyecek ve Gazze’de uyguladığı ablukayı kaldıracak.

Bunun karşılığında Türkiye, Mavi Marmara konusunda İsrail askerleri ile ilgili açtığı tüm davaları geri çekecek, iki ülkenin büyükelçileri de en kısa zamanda Ankara ve Tel Aviv’e geri dönecek.

Yeni bir oyun...

Bu iki gelişme, ABD’nin bölgemiz üzerinde yeni bir oyun oynadığını gösteriyor.

İsrail’in dilediği özürde Obama’nın rolü zaten açık...

Peki; kim, terör örgütüyle pazarlık masasına oturduğumuz sürecin ABD’nin yönlendirmesi ve hatta zorlaması dışında hayata geçirildiğini iddia edebilir?

Şimdi yeni soru şu:

Sırada ne var?

ABD, hangi “büyük oyun”un peşinde?

Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesi ve İran’la olası bir savaş için, sorunsuz bir Türkiye’ye ve İsrail’e ihtiyaç duyuyor olabilir mi?

Kısacası...

Bu zoraki “barış” rüzgarları beni korkutuyor...

Çünkü ABD’nin mimarı olduğu hiçbir “barış süreci”nin bugüne kadar “savaşsız” bitmediğini çok iyi biliyorum!

İttifak!

Bölücülükten birleştiriciliğe soyunan Apo, Fethullah Gülen’i de unutmamış...

BDP’li Sırrı Süreyya Önder’in verdiği bilgiye göre, “Fethullah Gülen’in ‘Sulhta hayır vardır’ yaklaşımı benim de yaklaşımımdır. Bütün Ortadoğu’daki demokratik bir siyaset ve barış için birlikte çalışabiliriz. Muhterem Fethullah Gülen’e selamlarımı söyleyin. Onu en iyi anlayan benim” demiş.

Uğur Mumcu, öldürülmeden bir süre önce, yakın bir gelecekte “dinci-bölücü ittifakı”na tanıklık edeceğimizi yazmıştı...

O ittifak, hayat buluyor galiba!



GÜNÜN SORUSU

PKK’nın yayın organı olan bir haber ajansı dün örgütün çekilme şartlarını açıklamış: Çift taraflı ateşkes ilan edilecek... Abdullah Öcalan’ın “özgürlük koşulları” hızla düzeltilecek... Binlerce tutuklu PKK’lı serbest bırakılacak... Ve tüm bu düzenlemeler Meclis çatısı altında yapılacak... Sorum AKP’li vekillere:

Ne yapacaksın kardeş?



Uyan Türkiye (22)

Hasta Ergenekon sanıklarına mahkemenin gösterdiği duyarsızlığı, tam üç haftadır bu sütunlarda gündeme getirmeye çalışıyorum.

Bunun için hep birlikte devlet protokolünde yer alan kişilere mektuplar yazıp duruyoruz. Biliyorsunuz; ölümcül uyku apnesi hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen Avukat Serdar Öztürk, “Fatih Hilmioğlu tahliye edilene kadar hastaneye gitmeyeceğim” diyerek tedaviyi reddediyor.

Dün de Fatih Hilmioğlu’ndan haber geldi. Hilmioğlu kendisini ziyaret eden CHP Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu üyelerine aynen şunları söylemiş: “Sağlık durumumdan dolayı tek başıma gündeme gelmekten vicdan azabı çekiyorum. Benden daha ağır olanlar var. Rıfkı Ulusoy böbrek kanseri. Beyninde tümör olan var. Benimki kanser başlangıcı ama onlar kanser. Benim burada tutulmam cinayetse onlarınki beş kez cinayettir. Burada insüline bağlı şeker hastaları var. Diyet yemeği yok. Hastalıktan dolayı çıkacak birileri varsa onlar çıkmalı. Örneğin Mehmet Haberal çıkmalı... Çok hızlı, ani ölecek olan Haberal’dır. Ritim bozukluğu onu anında götürür. Revire ulaştıramazlar.”

Hayat ikramı!

Darbecilikle, zalimlikle suçlanan insanlara bakar mısınız?

Adeta hepsi birbirlerine “hayat” ikram ediyor!

Kimin adı gündeme gelse, “Benden daha acil olan var, siz asıl onlara bakın” diyor...

Bu insanları darbeci, işkenceci ve zalim olarak nitelendiren yalaka kalemler sözüm size: Aynı durumda siz olsaydınız; bir an önce dışarıya çıkmak için, kaç cesedi çiğneyip geçerdiniz?

DİĞER YENİ YAZILAR