62 no’lu sanık, nasıl SPK Başkanı oldu?

Haberin Devamı

Yarın Ergenekon Davası yeniden başlayacak... Yine orada olacağım ve yine “yıllardır neden tutuklu olduklarını” çözmeye çalışan onlarca sanığın, “kurbanlık koyun” gibi kaderlerini beklemesini izleyeceğim!

Fatih Hilmioğlu gibi bir bilim insanının, dört yılı aşkın bir süredir çektiği bu işkencenin nedenini anlamaya çalışacağım...

“Suçum ne, biri bana da söylesin” diyen Tuncay Özkan’ın...

Milletvekili seçildikleri halde “tutuklu olarak yargılanmalarına” devam edilen Mustafa Balbay’ın, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın, Engin Alan’ın gözlerine bakmaktan utanacağım yine...

“Dünyanın en uzun süreli fikir tutuklusu” Ergun Poyraz’dan haber almaya çalışacağım!

Onlar yıllardır ne olduğunu bile anlamadıkları bir suçlamadan dolayı cezaevine tıkılmışken; başka örgüt davalarında yargılanan başka sanıkların, nasıl olup da “devletin en önemli kurumlarına yönetici olarak atanabildiklerine” kafa yoracağım bir yandan da...

Örgüt sanığı başkan!

Yukarıdaki son cümleme takıldınız değil mi? Açayım:

Yeni Sermaye Piyasası Kanunu, bu yılbaşında yürürlüğe girdi.

Onun yürürlüğe girmesiyle görev süresi biten SPK Başkanı Vedat Akgiray’ın yerine de Kurul Üyesi Vahdettin Ertaş atandı.

Buraya kadar hiçbir sorun yok...

“Sorun”a şimdi geliyorum:

Yeni SPK Başkanı Ertaş, 1964’te Tokat’ın Artova ilçesinde doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde işletme okudu. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde işletme yüksek lisansı ve doktorasını yaptı. 1987 yılında uzman yardımcısı olarak girdiği SPK’da kurul üyeliğine kadar yükseldi. 2005-2006’da da İstanbul Altın Borsası Başkanvekili olarak görev yaptı.

Ertaş, SPK Başkanlığı’na atanmadan önce, kamuoyunda Metro Turizm Davası olarak bilinen davada “62 numaralı sanık” olarak “suç örgütüne yardım etmekten” yargılanmaya başlandı.

Metro Turizm’in sahibi Galip Öztürk için hazırlanan iddianamede:

Öztürk’ün, SPK kararları üzerinde etkide bulunmaya çalıştığı...

Hakkında inceleme yapılmasını engellemek amacıyla SPK üyeleriyle ilişki kurmaya çalıştığı...

Bu kapsamda eski SPK üyesi Abdülkerim Emek’in örgüt lehine çalışma yürüttüğü...

Emek’in kişisel ilişkilerini de kullanarak SPK üyesi Vahdettin Ertaş ile irtibata geçtiği...

Bazı hususların Ertaş vasıtasıyla halledildiği...

Karşılığında da suç örgütünden “hediyeler” kabul ettiği öne sürülüyor!

Ödül gibi atama!

Her şeyi olduğu gibi yazdım; tablo gözlerinizin önünde:

Halkın seçtiği milletvekilleri kaçabilecekleri ya da delilleri karartabilecekleri gerekçesiyle beş yıla yakın bir süredir cezaevinde çürütülüyor...

Ancak bir başka suç örgütü davasının bürokrat sanığı, hakkındaki çok önemli iddialara karşın tutuklanmadığı gibi; bir de ödüllendirilircesine SPK Başkanı yapılıyor ve “karartabileceği” delillere tam yetkiyle ulaşmasının önü açılıyor!

Adaletin kestiği parmak acımaz derler ya...

Acır kardeşim, acır!

*****


BİRA!

Aylardır, bazı Milli Eğitim Müdürleri’nin edebiyatın önemli isimlerine uyguladığı sansürü konuşuyoruz.

Sıra; Türk şiirinin ön önemli kalemlerinden Edip Cansever’e gelmiş!

Bakanlık şimdi de Cansever’in “Masa da Masaymış Ha!” başlıklı şiirine kafayı takmış...

Lise dördüncü sınıflarda okutulan bir kitaptaki “Bir bira içmek istiyordu kaç gündür / Masaya biranın dökülüşünü koydu” dizeleri sansürlenmiş!

Sahi; siz hâlâ THY’deki içki yasağını mı konuşuyorsunuz?

Bırakın içmeyi, sözünü etmek bile yasaklandı; haberiniz yok!

*****


GÜNÜN SORUSU

Askeri Casusluk Davası’nda yargılanan ve dokuz aydır İzmir’de tutuklu bulunan yüzlerce subay, “düzmece” deliller nedeniyle ailelerinin yüzüne bakamaz hale getirildiklerini belirterek, seslerini duyurabilmek için açlık grevine başlama kararı almış... Sorum onlara:

Sizin bir “İmralı”nız yok ki; açlık grevine başlarken kime güveniyorsunuz?

*****


Tutuklu vekiller için hüküm!

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Akit Gazetesi’ni ziyaret etmiş ve kendisine sorulan soruları yanıtlamış... Dördüncü Yargı Paketi’yle ilgili bir soruyu yanıtlarken şunları söylemiş:

“Tutuklu milletvekilleriyle ilgili bir düzenleme pakette yok. Kaldı ki bildiğim kadarıyla tutuklu milletvekilleri hakkındaki suçlamalar, ifade hürriyetiyle ilgili de değil.”

Sorularım kendisine:

Bu sözleriniz bile “yargıya müdahale” değil mi?

Tutuklu milletvekilleri ile ilgili suçlamalar ifade özgürlüğü kapsamında değilse, ne?

Mustafa Balbay adam mı vurmuş?

Engin Alan gasp mı yapmış?

Mehmet Haberal yol mu kesmiş?

Neymiş; yürütme, yargının işine karışmazmış...

Peeeehhh...

Karışmak için, ille de o kürsüye oturmak gerekmiyor ki!

DİĞER YENİ YAZILAR